Pazartesi, Aralık 24
Mahsun Kırmızıgül: Hasta Etti
Bu film beni hasta etti
İlk sinema filmi "Beyaz Melek"le büyük ses getiren Mahsun Kırmızıgül, hakkında yapılan eleştirileri hak etmediğini söyledi.
Senaryosunu yazıp yönettiği, aynı zamanda başrol oynadığı "Beyaz Melek" filmi ile son zamanlarda adından sıkça söz ettiren Mahsun Kırmızıgül, sessizliğini Kelebek için bozdu: "12 ay bu filmle yatıp kalktım. Uykumda bile film çektim,
kurguladım, müzik yaptım. İnanın çok yoruldum. Panikatak oldum. Ama elde edilen başarı bu yorgunluğa değdi. Film, 4'üncü haftasında 1.5 milyon gişe yaparak 2007'nin en çok izlenen filmi oldu."
İlk sinema filmi "Beyaz Melek"le büyük başarı elde eden Mahsun Kırmızıgül, hakkında çıkan eleştirilere Kelebek aracılığıyla yanıt verdi. Kırmızıgül, "12 ay bu filmle yatıp kalktım. Uykumda bile film çektim, kurguladım, müzik yaptım. İnanın çok yoruldum. Panikatak oldum. Ama elde edilen başarı bu yorgunluğa değdi" diyor.
Aslında sizin yönetmenlik tarafınızı ilk keşfeden Kelebek okurları oldu, öyle değil mi?
- Evet, doğru... 10 yıl önce Kelebek Ödülleri’nde "Kardeşlik Türküsü"nün klibiyle, "En İyi Klip Yönetmeni" ödülü almıştım. Dediğiniz gibi, beni ilk keşfeden Kelebek okurları oldu.
Yönetmenlik durduk yere olunacak bir meslek değil. Sinema aşkı içinize ne zaman düştü, size kim cesaret verdi?
- Sinema içimde hep yaşadığım ama kimselerle paylaşmadığım bir aşktı. Bunu ortaya çıkarmam için doğru zaman gerekiyordu. Doğru zaman da bu zamanmış. Bana cesaret veren ise içsesimdir. Hayatımda ilk defa kimseyi dinlemeden tüm cesaretimle bir projeyi hayata geçirdim. "Beyaz Melek"in senaryosunu yazmaya, geçen yıl kasım ayında başlamıştım. Yazarken yönetmenlik yapmak aklımın ucundan bile geçmiyordu. Her şey bitip, yönetmen aramaya başladığım sırada görüştüğüm yönetmen arkadaşım Cemal Şan, işinin olduğunu söyleyerek bana "Beyez Melek"i en iyi benim çekeceğimi söyledi. Sonrasında yapımcılar ve oyuncular da isteyince, kararımı verdim ve işe koyuldum. Beni cesaretlendiren tüm dostlarıma teşekkür ederim.
Filmin hem senaryosunu yazdınız, hem yönettiniz, hem oynadınız, hem de müziklerini yaptınız. Bütün bunları yapma mecburiyetini neden kendinizde hissettiniz?
- Bunun örneği Türkiye’de yok. Dünyada da bu duruma örnek teşkil edecek galiba birkaç kişi var. Mesela Charlie Chaplin de yönetmiş, oynamış, senaryo yazmış ve müziklerini yapmış. Ben neden yaptım? Aslında bu zorunluluktan olmadı, tamamen benim projeme duyduğum titizlikten dolayı oldu. İyi ki de her şeyi ben yapmışım. Çünkü içime sinen bir film oldu.
"Beyaz Melek", huzurevlerinde geçen dramatik bir öyküye sahip. Bu anlamda size ilham veren özel bir yaşanmışlık var mı hayatınızda?
- İstanbul’a geldiğim ilk yıllarda, huzurevi gerçeği ile tanıştım. Huzurevlerini ziyaret ettim ve oradaki gerçeği insanlara anlatmaya karar verdim. Bunu içimde büyüttüm, besledim. Yıllar sonra senaryoyu yazmaya karar verdiğimde ise kameramı alıp, huzurevlerini dolaşmaya başladım. 100’e yakın insan ile bire bir görüştüm. "Beyaz Melek"te yer alan birçok konu, bu insanların hayatlarının gerçek kesitleridir. Tabii "Beyaz Melek" bir huzurevi hikayesi değil, huzurevi filmin başlangıç noktasıdır benim için. "Beyaz Melek" bir samimiyet, sevgi, saygı ve yitirilmiş insani değerlere vurgu yapan, ölüm ile yaşam arasındaki o ince çizgide yer alan bir filmdir.
YAPIMCILARIN BANA GÜVENMESİ ÇILGINLIKTI
Yapımcıların size güvenmesi de büyük bir cesaretlik göstergesi...
- Doğru. Bana güvenmeleri büyük bir çılgınlıktı. Çünkü filmin bütçesi oldukça kabarıktı. Güvenlerini boşa çıkarmadığım için çok mutluyum. Çünkü işin başında birçok kişi, bu kadronun seyirci toplamayacağını düşünüyordu. Ama "Beyaz Melek"te rol alan usta oyuncular, oyunlarıyla filmi seyreden tüm insanları büyülediler. Bu filmin başarısı benim popüler olmamdan ya da benim sesimin güzel olmasından değil, insanların bu filmde farklı bir konuyu yakalamalarındandır. Seyirci samimiyeti yakaladı. Seyreden insanların bir çoğu bu filmde kendini buluyor.
Film, görüntüsüyle, hikayesiyle, müzikleriyle de beğeniliyor. Bu sizin tam anlamıyla sinemacı olduğunuz anlamına gelir mi?
- Bir filmle sinemacı olunmaz. "Bu bir Mahsun Kırmızıgül" filmi değil ve de olmayacak. Yüreğimi koyduğum tüm işlerimde devamlılık hep olacaktır.
BEYAZ MELEK, ZAZACA’NIN KONUŞULDUĞU İLK FİLM
O zaman, "Mahsun Kırmızıgül de sinemacı oldu ya!" diyenlere bir sözünüz vardır...
- Onlara bir şey söylemem gerekmiyor. 4. haftasında 1.5 milyonu geçen "Beyaz Melek", 2007’nin en çok izlenen filmi oldu. İzleyici zaten her şeyi söylüyor.
Mahsun Kırmızıgül’e karşı hep bir ön yargı var. Bunu, filminizde oynayan bazı oyuncular da dile getirdi. Acaba "Beyaz Melek" bu önyargıları yıkmış mıdır?
- Bilmem, umurumda da değil zaten. İnsanoğlu yaradılış olarak ne yazık ki, hep önyargılı olmaya meyillidir. Bana karşı bazı kesimlerde bir önyargının olduğunu biliyordum. Özellikle filmi çekmeye başladığımda kimileri burun kıvırıp ciddiye almadılar. Neden almadıklarını düşündüğümde, bunun bugüne kadar var olduğum müzikal kimliğimden kaynaklandığını fark ettim. İnsanların ne dediği ile ilgilenmiyorum. Ben yarınlarda yapacağım projeleri tasarlamaya ve düşünmeye başladım bile...
Peki, "Ağlatarak gişe yapmaya çalıştığı için filmin her karesine bir dram koymuş" eleştirilerine ne diyeceksiniz?
- Bunu söyleyenlere katılmıyorum, filmin her karesinde dram yok. Ben bu filmde hayatın gerçeklerini anlattım. Filmde komedi de var, dram da... Gözyaşları silinir, komiklikler unutulur ama "Beyaz Melek"teki bazı sahneler, seyredenler tarafından asla unutulmayacaktır. "Beyaz Melek"te amaçladığım gişe başarısı değildi. Verdiğim mesajların doğru yerlere gitmesiydi, gittiğine de inanıyorum.
Doğu insanını iyi, ahlaklı, Batı insanını ise kötü gösterdiğiniz yönünde de eleştiriler yapılıyor...
- Bunu diyenler filmi hiç anlamamışlar. Benim filmimde baskın olan ana karakterlerin tümü Batılı. "Beyaz Melek"te annesini huzurevine bırakmak istemeyen Batı’nın vefalı karakteri Musa, Doğulu mu? Dedesinin yanından, huzurevinden ayrılmak istemeyen Batılı küçük kız Buse Doğulu mu? Huzurevinde birbirine sarılarak bir sevgi dünyası oluşturan karakterlerin tümü Batılı. Filmimde konuşulan dil Kürtçe değil, geçek hayatta babamın ve annemin konuştuğu dil olan ve benim de bildiğim Zazaca’dır. Bu film ayrıca, dünyada Zazaca’nın konuşulduğu ilk film olma özelliğini de taşıyor
ANNEM, "ARTIK CENNET SANA DAHAYAKIN" DEDİ
Yönetmen ve oyuncu Mahsun Kırmızıgül bu filmden manevi anlamda ne kazandı?
- Annemin hayatında sinema perdesinde izlediği ilk film, ona ithaf ettiğim "Beyaz Melek" oldu. Bana sadece filmden çıkarken gözünde yaşlarla şu cümleyi söyledi, "Oğlum şimdi cennet sana daha yakın" dedi. Bu da bana yetti...
Annenin filmi izlerken tepkileri nasıldı?
- Sinemada ilk resmi gördüğünde gözleri fal taşı gibi açıldı. Ben filmi anneme tercümanlık yaparak anlattım. Kameranın hareketli olduğu tüm resimlerde annem, koltuklar yürüyor diye sık sıkı koltuğuna tutundu. Hele deprem sahnesinde gülmekten yere düştüm. Annem sinemada deprem oluyor diye yerinden kalkarak, "Çıkalım, deprem oluyor" diye bağırdı. Annem, şu anda beni en çok güldüren ve yanında huzur bulduğum tek insandır.
Bir film sahibi olmak sizin psikolojinizi nasıl etkiledi?
- 12 ay bu filmle yatıp kalktım. Uykumda bile film çektim, kurguladım, müzik yaptım. İnanın çok yoruldum. Panikatak oldum. Ama elde edilen başarı bu yorgunluğa değdi. Artık dinleneceğim.
Kimse Yılmaz Güney olamaz
Mahsun Kırmızıgül’den Yılmaz Güney olur mu?
- Bu benzetmelere ne gerek var anlamıyorum. Türkiye’de kimse Yılmaz Güney olamaz. Ayrıca beni neden birilerine
hep benzetmek zorundalar? Bakın, Yılmaz Güney bir ekoldü. Benim de çok sevdiğim ve hayranlık duyduğum bir sinemacıdır. Kimseyi, kimseye benzetmeye gerek yok.
Yılmaz Güney için "O benim için bir ilktir" diyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?
- Altı yaşında sinema perdesinde izlediğim ilk film, Yılmaz Güney filmiydi. Ağabeyim Yılmaz Güney hayranıydı. Yılmaz Güney’in Zaza olmasından dolayı da ailecek onu daha çok sevdik.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder