Cuma, Nisan 13

Sinan Çetin: 'Kompleksli oldukları için


'Kompleksli oldukları için davetime gelmediler'

Türkiye'nin belki de en çok eleştirilen yönetmeni Sinan Çetin, yedi yılın sonunda Romantik'i vizyona soktu. Çetin, kendisinden hoşlanmayanların filmi izledikten sonra onu sevebileceklerini söylüyor ve filmin galasına gelmeyenleri kompleksli olmakla suçluyor.

Yeryüzündeki en tehlikeli şeyin inanç sistemimiz olduğunu düşünen Sinan Çetin, son filmi Romantik için "Seyirci önce Okan'ın hikâyesine inandı, Okan'ın hikâyesini yıktım. Teoman'ın hikâyesine inandı, Teoman'ın hikâyesini yıktım. Yasemin'in hikâyesine inandı, onu da yıkıp Semih Sergen'in hikâyesine... Bu film devamlı seyircinin inandığı şeyi yıkan bir film olduğu için, öz ve biçim açısından dünyada yapılmış en tutarlı filmlerden bir tanesi," diyor.


Bu film acaba gerçekten Fatih Özgüven'in de belirttiği gibi "Alafranga Oedipal fantezilerle, alaturka erkek romantizminin çarpıştığı bir film," mi?
- Ben ama bu soruyu anlamaya çalışıyorum şimdi.

- "Uzanın divana bana annenizle ilişkinizi anlatın," desem daha mı çabuk anlarsınız?
- Çok hoş ya... Ben Fatih Özgüven'i çok beğenirim. Bence Özgüven'in o yazıda söylediği en önemli şey "Korkarım bu hisseli masal çok az kişiye hitap edecek." Bu tamamen katıldığım bir cümle. Çünkü bu film düşünmeyi çok sevmeyen seyirciyle kolay bağ kuracak gibi durmuyor.

- Bu, sizin çok alışık olmadığınız bir yer olmalı...
- Evet, ben aslında basit fikirleri eğlenceli şekilde anlatmayı tercih eden bir yönetmenim. Bu film eğlendirmek yerine, biraz düşündürtmek isteyen bir film. Fatih'e katılmakla birlikte, seyirciye de hak veriyorum aslında. Sonuçta seyirci beş dolar verip eğlenmek istiyor, ama düşünmek isteyen bir seyirci de var. Bu sefer odüşünmek isteyen az insanla yetinmeyi öğreneceğim.

- Filmin vizyona girme anını en son ne ateşledi?
- Tevfik Başer. Benim çok güvendiğim bir sinemacıdır, sonra beni yalnız bıraktı. Biz burada filmi kabaca gösterdik, "Bu film şahane olmuş, bunu hemen vizyona sokun, büyük de bir tantana yapın," dedi. Bir anda bu fikir yapımcı Cemil Bey'e ve Plato'daki herkese yayıldı. "Halkın baskısına dayanamadım," derler ya, bu fikir bana da nüfuz etti ve film vizyona girdi.

- Ama filmi kendi mekânınızda seyretmeye pek çok insan gelmedi, sizi protesto etti... Bunun anlamı ne?
- Ne, kim protesto etti? Böyle bir şey yok.

- Medyatava'daki haberi yalanlayacak mısınız?
- Okumadım. Şu anda duyuyorum. Okula çağırdık onları. Gerçekten onlar okula niye gelmemişler? Plato Film Okulu'nda bir sinema salonu var. 5.1 ses düzeni var. Onlar Plato Film Okulu'na niye gelmiyorlarsa bana açıklamak zorundalar. Niye gelmemişler?

- Ben bilmiyorum.
- Niye ama? Eğer protesto edecek bir gerekçe arıyorlarsa, ben onlara çok daha iyi gerekçeler sunabilirim. Çünkü kendilerine gerekçe aramak ve bu kadar kompleksli bir tutum sergilemek için, daha doğrusu bu kadar gülünç duruma düşmemeleri için daha iyi gerekçeler bulmaları lazım. Bir sinemaya çağırıyoruz. Başka bir sinema salonuna çağırsak, oralar da benim mekânlarım. Daveti reddetmelerinin nedeni ne?

- Ne peki?
- Bir; kötü niyet. İki; kompleksli bir tutum içinde olmak. Üç; "Seni sevmiyoruz, senin hiçbir davetine gelmeyeceğiz." Üçüncüsü anlaşılabilir bir şey. E bunu direkt söyleseler ya... Protesto ettikleri şey ne o zaman? Üzüldüm de yani, niye?

- Neden sizi "Ya sevmeli ya öldürmeli," gibi bir durum var piyasada?
- Romantik filmini seyretsinler, herhalde vazgeçerler öldürmekten.

- Romantik, sizi sevmeyenlerin seveceği bir film galiba?
- Doğru.

- Sevilmek mi istediniz?
- Aman, Allah aşkına...

- Ben filmi seyrederken iç dünya yolculuğundan çok, inanç perdesinin kalınlığıyla ilgili olarak, gözümün önüne Dink'in katili Samast geldi.
- Bravo tebrik ederim, filmin ulaştığı nadir insanlardan birisiniz demek. Doğru, Ogün Samast...

- Film yedi senedir bitirilmiyordu, söylenmesi gereken söz şimdi söylendi, filmin kaderi gibi bir şey...
- Doğru tabii, ama İkiz Kuleler'de de biterdi yani.

Hiç yorum yok: