Pazartesi, Mayıs 28
Şenay Akay: Herkeste olmayana
Herkeste olmayana sahibim, ama herkeste olan da bende yok!
Türkiye’nin en güzel kadınlarından biri.
14 yaşından beri mankenlik yapıyor. Evlendi, ayrıldı. Kendini evine kapattı, işine verdi. Bir kez daha aşkın peşinden gitti yine olmadı… Şimdi defliden defileye koşuyor, para biriktiriyor; hayalini gerçekleştirip üniversiteye gitmek istiyor ve aşktan şiddetle korkuyor, kaçıyor
İncecik ve düzgün bir vücuda, upuzun bacaklara, güzel bir yüze sahip; yani pek çok genç kızın yerinde olmak istediği, Türkiye’nin en iyi ve en çok para kazanan mankenlerinden Şenay Akay. Ama o diyor ki; “Birçoğunuzun sahip olamadığı şeye sahibim ama çoğunuzun sahip olduğu şeye sahip değilim.”
Yani bir lise diplomasına…
“Bu yüzden genç kızlara önerim mutlaka ve mutlaka okumaları. Diplomanızın olmaması aptal veya cahil olduğunuzu göstermez, kendinizi geliştirmek istemediğinizi de. Ama bir gün karşınıza öyle bir yerde öyle bir şey çıkar ki, gurur ve haysiyet sahibi biriyseniz bunun eksikliğini ağır bir biçimde yaşarsınız.”
27 yaşında Şenay Akay. Hayatını geriye doğru yaşıyor. “İnsanlar önce okullarını okur, iş hayatına atılıp, kariyer yapar, sonra da evlenirler. Benimse karışık bir sıram var.”
14 yaşında mankenliğe başlamış. Kariyer basamaklarını hızlı çıkmış. Dünyanın en iyi modeli seçildikten sonra evlenmiş uzun süre birlikte olduğu erkekle. Bütün bunları yaparken liseyi bitirip, diploma almayı ihmal etmiş. Bu yüzden öğrenciliği devam ediyor. Önümüzdeki ay diplomasını alacak. Sonra da üniversiteye gidecek. Seneye. Her şeyin zamanı var. Bugün para kazanması lazım; okurken kendini geçindirecek parayı. Bakmayın bir televizyon programında ‘avukatlık’ yaptığına, esas isteği edebiyat veya psikoloji okumak. Avukatlığı hiç düşünmüyor. Savunulan kişiler ünlüler olunca iş daha da zor ona göre. Programda ünlülerin özel hayatı didikleniyor, yorum yapılıyor. Peki, Şenay’ın özel hayatı? Bildiğimiz kadarıyla hayatında biri yok. Çünkü; “Korkuyorum artık!” diyor, “Aşk çok korkutucu geliyor bana...”
Yaşadıklarından mı? Ortamdan mı? Ünlü olmaktan mı?
Her şey var aslında. Tabii böyle söyleyince mutsuz, bedbaht, hayata olumsuz bakan, kimseye güvenmeyen biri olduğum düşünülmesin. Eskiye nazaran kendimi koruma altına almış durumdayım. Bir ilişkim yok. Bir süre de olmasını düşünmüyorum.
Bu işler belli olmaz!
Tabii ama mümkün olduğu kadar kendimi koruyup, kendime dönük yaşamanın benim için daha iyi olacağını düşünüyorum.
Niye korkuyorsun aşktan?
Hiçbir ilişkimden pişmanlık duymadım. Yürümediyse benim de payım vardı mutlaka. Tek tarafta hata olmaz. Kişilerden, yaşananlardan dolayı değil, ilişki esnasında kendimi fazla üzdüğüm için pişmanlıklarım oldu. Benim değer verdiğim kadar değer görülmediğimi hissettiğim için.
Çok verici oldun, fedakarlık yaptın da aynısını göremedin mi?
Fedakarlık değil aslında bazen ünlü olduğunuzdan dolayı, bazen evlenmiş ayrılmış olmanızdan dolayı olumsuz şeylere maruz kalıyor ve haksız bir yenilgiye uğrayabiliyorsunuz. Açık konuşmak gerekirse ben evlenip ayrıldıktan sonra yaşadığım ilişkimde evlenip ayrılmanın ve model olmanın zorluğunu yaşadım.
Karşı taraf bunu sorun mu yapıyor?
Maalesef öyle bir şey yansıtılıyor. Ailelerden de kaynaklanıyor. Tabii hiç kimse evladının kötülüğünü istemez. Benim de oğlum olsa mutlu olması için uğraşırım. Onların da kendilerine göre haklı sebepleri vardır ama elinizde olmayan sebeplerden dolayı haksız yenilgiye uğramak sizi üzüyor.
Yani diyorsun ki ünlü olmak iyi bir şey değil!
Her zaman iyi bir şey değil. Türkiye’de çoğu zaman yargısız infaz ediliyorsunuz. Çok büyük boyutlarda yaşamadım ama aşırı duygusal olduğum için karşılaştığım sorunlar oldu. Herkesin bildiği şeyler. Saklamanın alemi yok.
Evliliğin, ilişkin bu yüzden mi bitti?
Evlilik farklı bir şey. Aynı evde yaşamaya, uzun yıllar birlikte olmaya benzemiyor. Bir anda gelin oluyorsunuz ve beraber olduğunuz kişinin tüm ailesini, sülalesini temsil etmek durumunda kalıyorsunuz. Attığınız, atacağınız her adım sorun olabiliyor. Beraber olduğum insanların ailelerinden saygısızlık görmedim, çok zarif ve değerli insanlardı ama anne-baba olmanın korumacılığı oluyor.
Bir şekilde hissediyorsun…
Kesinlikle ama benim mutlu olduğum şey içimin rahat olması. Eğer bildiğim ya da bilmediğim bir konuda suçlandıysam, yarın ben değil, beni suçlayanlar vicdan azabı çekecek.
İLK AŞK 14’ÜNDE
14 yaşında tanışmış aşkla. Ne kadar aşk denirse o yaşta artık. Daha gerçeğini yaşadığında ise 16 yaşındaymış. 2 sene sürmüş o an için büyük sandıkları aşk. Evlenme hayali kurarken delikanlı askere gitmiş. Gidiş o gidiş. Askerde aldatmış Şenay’ı. 18 yaşındayken de, evlendiği eşiyle tanışmış aşık olmuş veya olduğunu sanmış… Evlendiği içinse pişman değil. Yaşadıklarının ona kattığı pek çok şey var. Evlendiği zaman mankenliği bırakmak istemiş. Böylesinin doğru olduğuna düşünmüş hâlâ aynı görüşte. Gündemde olmamak gerekli evliliğin yürümesi için. Eşi “Benim için sorun yok” dediği için mankenliği sürdürmüş. İyi ki sürdürmüş.
Boşanmaya gelince, verdiği en doğru karar. Üzülmüş, ağlamış, zor günler geçirmiş ama aşk acısı değilmiş yaşadıkları, hakkında çıkan olumsuz ve yanlış haberlere üzülmüş. Kısacası pişmanlıkları yok biri hariç. O da o meşhur transparan elbise hadisesi. “Keşke giymeseydim” diyor. O günü hatırlamak istemiyor. O elbisenin artılardan çok eksiler kattığını düşünüyor hayatına.
“Bir tane yanlış 100 doğruyu götürüyor. Magazin dünyasında hata yapmak gibi bir lüksünüz yok. Ama kimse silah zoruyla yaptırmıyor, gülü seven dikenine katlanır” diyecek kadar da olgun. Şimdi olduğu gibi o dönem de kendini yeni ilişkilere kapatıyor. Sonra biraz tesadüf, biraz da planlı bir âşık çıkıyor karşısına. Efendi olması, eğitimli olması ilgisini çekiyor. Sonrası yine ayrılık.
“Seninle çıkmış olmak için çıktım ama sonra bu ilişkiye çok değer verdim” diyor sevgili. Diyor ama “Evlenmeyi düşünmediğini, sevgilisinin daha iyilerine layık olduğunu, ona çok değer verdiğini” söyleyerek gidiyor. Karşı tarafın evlilik talebi olmadığı halde! Hiçbir şey sormuyor Şenay da. Çok üzülüyor ancak yapacağı bir şey yok. Bitmişse bitmiştir ilişki. Tek taraflı, zorla olacak bir şey değildir ki ilişki…
--------------------------------------------------------------------------------
“Aldatacaksa aldatsın; ilişki bir an önce bitsin!”
“BİRİNDEN hoşlanıyorsunuz, âşık olmak olarak değerlendiriyorsunuz. Akıllı mıdır, oturup kalkmasını bilir mi, efendi midir bakmıyorsunuz. Şu anda aşkla ilgili düşüncelerim çok farklı. 35 yaşına geldiğimde daha farklı olacak. Şu andaki düşünceme göre, insanlar önce birbirlerini sevseler, sonra âşık olsalar daha kalıcı olur gibime geliyor” diyor Şenay Akay.
Aslına bakarsanız Şenay Akay erkeklerin arayıp da bulamadığı türden biri. Erkeği sıkmıyor, hesap sormuyor, kavga etmeyi sevmiyor, kıskançlık gösterisinde bulunmuyor…
Bu da fazla geliyor herhalde erkeklere. Rahatsız ediyor bu sakinliği, kendine güveni.
“Aldatacaksa aldatsın, bir an önce bitsin ilişki, zorlamanın bir anlamı yok gibi geliyor bana. Beyninden geçiriyorsa eğer, o gün yapmazsa bugün yapar. Düzelecek diye gençlik döneminde çok bekledim, olmadı.”
Şimdilik mutlu. Bir sevgilinin eksikliğini duymuyor. Belki de onu derinden sarsacak bir aşkı bekliyor. Onu gerçekten sevecek, sahiplenecek, sokakta çırılçıplak kaldığında üstünü örtecek, asla yalan söylemeyecek bir erkek…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder