Salı, Mayıs 22
Güliz Onursal: Sosyetik Güzel
"Nasıl temizlik yaptığımı bilseler bana sosyetik güzel demezler"
Magazin sayfalarının tanıdık yüzü Güliz Onursal: "Gazeteciler bilseler ki ayakkabıların altını temizliyorum... Beni bir daha cemiyet sayfalarına sokmazlar"
Güliz Onursal röportaj sırasında üstüne basa basa tekrarlıyor: "Ben oyuncu değil, oyuncu adayıyım. Sadece hayatıma yeni bir renk getirdim." Onursal'ın oyuncu koçu Aliye Uzunatağan ise "Güliz'in ekran ışığı var. Beyazcam onu sevdi. Zaten sahne tozunu yutan bir daha oyunculuğu bırakamaz" diyor.
Onursal, Cine 5'te yayımlanan ve tamamı kendi gibi amatör olan oyuncuların yer aldığı "Metropol Cafe" dizisinde Nişantaşı'nda kafe işleten bir kadını canlandırıyor. Hocası Uzunatağan yine aynı kanalda "Yüzleşme" adlı kadın programını sunuyor. Her ikisini de kanalda çalışmaya ikna eden arkadaşları İnci Aksoy olmuş. "Sette olmak ve oyunculuğu sette deneyimlemek benim için okula bedel" diyen Onursal ve Uzunatağan ile Feriye Lokantası'nda konuştuk.
Cemiyet sayfalarına bakılırsa zamanınızın çoğu Nişantaşı'nda ve davetlerde geçiyor. Çok sosyal bir hayatınız mı var?
Güliz Onursal: Sanıldığı kadar değil. Gazeteciler Nişantaşı'nda fotoğrafımı çekince geziyor, tozuyor, alışveriş yapıyor havası yaratıyorlar. Sürekli Nişantaşı'ndayım. Ama bu çok normal. Evim, işim ve spor salonum bu semtte. Nişantaşı, benim Bermuda şeytan üçgenim.
Kıramayacak kadar çok sevdiğim arkadaşlarımın davetlerini kaçırmam. Mesela halkla ilişkiler uzmanı Banu Birkan kardeşim gibidir. Onun yaptığı organizasyona mutlaka giderim.
Aliye U.: "Derin Mermerci, Güliz kadar disiplinli değil"
Size söylenen "sosyetik güzel" lafı canınızı sıkıyor mu?
Güliz O.: Hem de nasıl! Allah vergisi bir güzelliğim var ama sadece bununla anılmak istemiyorum. Güliz Onursal gazetelerde yazılan gibi yalnızca Nişantaşı'nda alışveriş yapan, kafelerden çıkmayan bir kadın değil. Arkamda mücadelelerle geçmiş koskoca bir hayat var.
Gazetecilerin benim nasıl bir kadın olduğumdan haberi yok. Bilseler ki çok titizim, evde zaman zaman deli gibi temizlik yapıyorum, ayakkabıların altını temizliyorum... Bir daha adımın başına "sosyetik güzel"i eklemezler. Beni cemiyet sayfalarına sokmazlar.
Aliye hanım siz yine sosyetik güzel olarak bilinen Derin Mermerci'ye de diksiyon dersi veriyorsunuz. O nasıl bir öğrenci?
Aliye Uzunatağan: Derin'i bana İnci Aksoy yolladı. Derin'in hayatı çok yoğun. Derslere başladı ama devam edemedi. Çünkü o kadar sık yurtdışına çıkıyor ki... Biraz ders alayım, iki ay sonra devam ederim demekle olmaz bu iş. Sanırım Derin'in bu işlere niyeti yok. Güliz gibi disiplinli davranmıyor. Öyle davranmayan insana da ders veremem.
Güliz hanım gazete okurları için siz "sosyetik güzel"siniz. Aslında ne iş yapıyorsunuz?
Güliz O.: Eğitim danışmanlığı yapıyorum. Yurtdışındaki okullara Türkiye'den öğrenciler gönderiyorum. Sinemaya karşı hep bir merakım vardı ama. Yıllar önce bir filmin yönetmen yardımcılığını üstlendim. Sinema maceram maalesef yarım kaldı.
Demek ki çok isteyince hayat sana yardımcı oluyor. "Çekim Yasası", "Secret" gibi kitapları okudum ve yarım kalan isteklerimi tamamlamak istedim. Oyunculuğa hep hevesim vardı zaten. Dışarı çıktığımda etrafımdakilerin mimiklerine dakikalarca takılmam, insanları incelemem boyfriend'lerimi çok şaşırtırdı. Oyunculuk hevesimden kaynaklanıyordu bu.
Aliye U.: Güliz hiçbir zaman sosyetik bir kadın olmadı. Hep öğrenme meraklısıydı. Felsefe, sanat tarihi, antika kurslarına devam etti.
Güliz O.: Marmara Üniversitesi İşletme ve Almanca Öğretmenliği bölümlerine devam ettim ama bitirmedim. O dönemde çocuklarım küçüktü, evliydim. Şimdi piyano ve oyunculuk dersi var hayatımda. Ders almaya bayılıyorum. Şan kursuna başlamayı düşünüyorum. Mezar taşıma "Hep bir öğrenci gibi yaşadı" yazsınlar.
Güliz O.: "Evde bizi bekleyen adamlar yok"
"Metropol Cafe"de daha önce hiç oyunculuk yapmamış mimar, öğretmen, kaptan gibi farklı meslek gruplarından oyuncu adayları var. Siz bu kadroya nasıl katıldınız?
Güliz O.: Aliye hoca sayesinde.
Aliye U.: Dizinin yapımcısı ve senaristi Birol Güven beni arayıp dizi çekeceğini söyledi. "Etrafında dizide rol almak isteyen amatör bir oyuncu var mı?" dedi. Hemen Güliz'e haber verdim. O da bana "Aliye abla sen bu işi yapabileceğime inanıyorsan ben varım" diye cevap verdi.
18 yaşından beri tanıyorum Güliz'i. Sinemaya, oyunculuğa hep meraklıydı. Önce bana diksiyon dersi almaya geldi. Sonra drama derslerine geçtik. Ona bazı şeyleri denettirdim ve baktım ki oyuncu olmaya yatkın. Güliz okuduğu liseden ötürü Alman ekolünden gelen, disiplinli ve çalışkan bir öğrenci. Tam istediğim gibi el vereceğim biri.
Güliz hanım siz herhalde durup dururken diksiyon dersi almaya başlamadınız. Ekrana çıkmak için antrenman mı yapıyordunuz?
Güliz O.: Arkadaşım İnci Aksoy, Cine 5 için bana bir program teklifinde bulundu. Ben de "Yapmak isterim ama önce kendimi eğitmeliyim. Bir anda kamera karşısına çıkamam" dedim. Sonra Aliye hocayla diksiyon ve drama derslerine başladım. Kendimi Aliye hocaya teslim ettim.
Aliye U.: Konservatuvar eğitimine benzer bir eğitim almak istediğini söyleyen ilk öğrencim Cansu Dere'ydi. İkincisi de Güliz. Güliz de
Dere gibi Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde verdiğim derslere misafir öğrenci olarak katılacak.
Herkesi öğrenci olarak kabul etmiyorum. Bana teslim olmayana ders vermek hoşuma gitmiyor. Öğrencimi eğitirken bir anlamda anne-kız gibi oluyoruz çünkü. Güliz'in mütevazılığı onu öğrenci olarak kabul etmemde en önemli etken.
Oyunculuk hatalarını gözlemlemek için diziyi birlikte mi izliyorsunuz?
Güliz O.: Evet. Erkeksiz yaşayan kadınlar olduğumuz için çok ders yapabiliyoruz ve diziyi birlikte izliyoruz. Evde bizi bekleyen adamlar yok.
Bu yüzden daha sık bir araya geliyoruz. Bu benim oyunculuk derslerim için çok büyük bir avantaj.
Güliz O.: "Kızlarım benden çılgın. 'Anne haydi haydi' dediler"
Madem hep hevesiniz vardı, oyunculuk dersi almak için neden bu kadar geciktiniz?
Hayat mücadelesi engel oldu. İlk çocuğum, oğlum, üç aylıkken öldü. Zor bir dönem geçirdim. Allah bir çocuk aldı, iki çocuk verdi bana. Önceleri ikiz kızlarımın da sağlık problemleri vardı. Annelik benim ilk mesleğimdi. Kızlarımı çok disiplinli yetiştirmeye çalıştım. Bu disiplin sanırım mezun olduğum Avusturya Lisesi'nden geliyor.
Kızları mutlaka öğlen uykusuna yatırırdım. Akşam 20.00'de banyolarını yapmış halde yatakta olurlardı. Ayrıca eski eşim Nurettin Hasman'ın işi nedeniyle sürekli yurtdışına çıkardık. Şu an Merve, New York'ta fotoğrafçılık, Mina da yine orada Cornell Üniversitesi'nde mimarlık okuyor. Şimdi kendime ayıracak daha çok vaktim var. Oyunculuk tüm benliğimi, ruhumu kapladı. Çok seviyorum. Mümkünse klonlanmak istiyorum. Zaman bana yetmiyor çünkü.
Kızlarınız oyunculuk hevesinizi nasıl karşıladı? Onay verdiler mi?
Teklif geldiğinde ilk önce onlara sordum. Onlardan destek almadan hiçbir şey yapmam. Kızlarım benden çılgın olduğu için "Anne haydi haydi" dediler. Böylece ben de hayatıma yeni bir renk getirdim, yeni bir pencere açtım.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder