Pazartesi, Kasım 5
Nurgül Yeşilçay: Sert değilim
Sert değilim daha esneğim.
İstanbul Life dergisine konuşan Nurgül Yeşilçay, rol aldığı "Yaşamın Kıyısında" filminin yönetmeni Fatih Akın için ilginç bir tanım kullandı. Yeşilçay, "Fatih beni Cannes'da çok güzel lanse etti. Benim için güzel şeyler söylemesi çok onur vericiydi... Fatih için dünyalı diyorum ben. Dünyalı insanlar vardır ya, her yere yetişirler. Algıları çok açıktır; öyle... Ne Alman, ne Türk. O yüzden filmleri çok başarılı zaten."
İstanbul Life dergisi, "Yaşamın Kıyısında" filminin yönetmeni Fatih Akın ve başrol oyuncusu Nurgül Yeşilçay’la konuştu. Yeşilçay, sert insan olduğu yönünde yapılan yorumlara "Sertim ama eskisi kadar değil. Artık daha esneğim" yanıtını verdi.
Fatih Akın, Cannes’da sizden "Yeni bir yıldız doğdu" diye bahsetti. İltifatlara alışık olmanız beklenirken yüzünüzde mahcup bir ifade vardı.
- İltifat almaktan çekinmek, bu kadar sene bu işin içinde olmakla değil, karakterle alakalı. Beni çok güzel lanse etti. Yabancı basın çok ilgi gösterdi, çok röportaj yaptım. Daha çok oynadığım rol ve "Biz Türkleri böyle bilmezdik" ile alakalı. Bir de filmde Avrupa Birliği ile ilgili bir laf ettiriyor bana Fatih senarist olarak...
Mutfak sahnesi mi?
- Evet. O sahnede küfür ediyorum Avrupa Birliği’ne. Bu çok ilgilerini çekti. Bir Türk olarak AB ile ilgili ne düşündüğümü sordular. "Hiç Türk’e benzemiyorsunuz" gibi sorular geldi. Filmdeki karakterle Cannes’daki duruşumun farklı oluşu merak uyandırdı.
Zaten aynı olması beklenmemeli.
- Tabii canım. Öyle olması daha doğru zaten. Fatih’in yazdığı bir karakteri oynuyorum.
Sizin konumunuzdaki biri bu tip sorulara nasıl cevap vermeli?
- Mesela ben AB’ye karşıyım. Çünkü çok dürüst olduğunu düşünmüyorum. Ama tabii orada çıkıp "AB’ye karşıyım, ben de aynen öyle düşünüyorum" demedim, o kadar da değilim. Ortalama şeyler söylemeye çalıştım. Türkiye kendi kendine yeterse AB’ye çok da gerek olmadığını düşünüyorum.
Filmdeki karakterinizle örtüşen özellikleriniz var mı?
- Bu anlamda var.
Politik olması gerekmiyor. Kişilik olarak da olabilir.
- Yüzde yüz bir şey yok. Zaten hiçbir karakterle olamaz. Daha çok benzeyenler, daha az benzeyenler vardır gerçi. Ayten karakteri çok sert.
Sizin için de sert dedikleri oluyor ama.
- Sertim evet ama o kadar da değilim. Artık daha esneğim (gülüyor). İngiltere’deydim bir süre. Ne kadar kızsam da "Yerim AB’yi, İngiltere’yi" falan diyemem.
Cannes’a giderken ödül gibi bir beklentiniz oldu mu?
- Ödülü hiç düşünmedik. Hayatımda ilk defa yabancılara imza verdim. Çok güzeldi.
Sizce Fatih Akın kim, nasıl biri?
- Fatih dünyalı diyorum ben. Dünyalı insanlar vardır ya. Her yere yetişirler. Algıları çok açıktır. Ne Alman, ne Türk. O yüzden filmleri çok başarılı zaten.
Tekrar ilk soruya döneceğim. Fatih Akın sizce neden bu kadar güzel lanse ediyor sizi?
- E, akıllı (gülüyor). Benim için böyle güzel şeyler söylemesi çok onur verici. Herhalde bildiği bir şey vardır diye ona güveniyorum (gülüyor).
Harekete geçiren bir güç oluyor mu bu?
- Somut şeylere inanırım. Biraz rasyonalistim o manada.
Ödül gibi mi?
- Yok ödül değil. Ne bileyim, bir bağlantı, bir iş, para, elle tutulup gözle görülebilecek bir şey.
Orhan Abi sağ olsun
"Duvara Karşı"dan sonra şimdi de "Yaşamın Kıyısında". Aşk, ölüm ve şeytan gibi bir üçleme mi söz konusu?
- Evet... Bir üçleme. "Duvara Karşı"yı yazarken bu fikir vardı. Bir arkadaşım vardı film yapımcısı, Andreas. Maalesef çekim sırasında öldü. Köln’de hep beraberdik. Bundan aşağı yukarı beş-altı yıl evvel onda kalıyordum. Beraber konular aradık. İnsanlar üzerine film yapmak istiyorduk. Bence her insanda o üçgen var. Aşk, ölüm ve şeytan. Hatta küçük küçük çıkartmalar yaptık. Aşk ve bir kalp. Ölüm için bir haç. Şeytan için bir pentagram. Onları dağıttık sağa sola.
Hemen Cannes öncesi "Yaşamın Kıyısında"yı baştan montajladığınız doğru mu?
- Evet. Filmi altüst ettik tamamen. Senaryoyu yazdım. Herkes çok beğendi. Kariyerimde ilk defa ön satış yaptım. Fransa’da, İspanya’da filmi daha yapmadan satın aldılar. Tabii sette kendimi çok güvende hissettim. Bu işi artık öğrendim zannediyordum. Çok emindim her şeyden, senaryodan, oyunculardan. Sonra montajda bakıyorsun hiçbir şey çalışmıyor... Bunu kariyerimde ilk defa yaşadım. Allah kimseye göstermesin.
Korkunç bir tecrübe olmalı.
- Evet, korkunçtu, krize girdim. Yönetmenliğimi sorguladım. Belki "Duvara Karşı"da şansım vardı sadece dedim kendime. Montajcımla oturduk, terledik, uğraştık, her şeyi denedik. Bir çare bulduk. O da doğru oldu.
Yanlış olan neydi?
- Üç hikaye de aynı zamanda başlıyordu. Bu çok karmaşık oldu. Seyirciye duygusal bir geçiş yapamadım.
Ama oldu sonunda.
- Evet oldu. Sonuçta senaryo ödülü aldık. Orhan Abi (Orhan Pamuk) sağ olsun. Bu aslında benim için montaj ödülü. O da jürideydi. Büyük bir edebiyatçı. Beni çok mutlu etti. Ondan çok şey öğrendim. Bu filmin en büyük başarısı benim için satışı veya ödülü değil, öğrendiğim şeyler.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder