Salı, Haziran 5

Hülya Avşar:Hayatımda gördüğüm en


'Hayatımda gördüğüm en iyi baba Sadettin'

Çoğu kişinin 'şımarık, kendini beğenmiş' diye nitelendirdiği Helin Avşar, kendisine yapılan bu yakıştırmalardan bir şarkı yarışması sayesinde kurtuldu. Herkes o ürkek, heyecanlı ve gerçekten bir şeyler başarmaya kararlı kızı alkışladı. "Helin çok hassastır, üzülür diye çok çekindim," diyen Hülya Avşar'ı yarışma sonrasında kardeşiyle bir araya getirdik. Ünlü yıldız, kız kardeşi ve kendisine ilişkin ilginç itiraflarda bulunurken, özel hayatı ve Sadettin Saran'la ilgili sorularımızı da yanıtladı..

- Tamamen farklı iki karaktersiniz. Kardeşiniz ne kadar heyecanlı, ürkek ve çekingense, siz tam tersi o kadar dışa dönük, cesur ve sözünü sakınmayan birisiniz. Bu yalnızca farklı kişilik yapısı mı, yoksa farklı yetiştirilme tarzı mı?
- Hülya Avşar: Helin'in büyürken bizden aldığı terbiye çok farklı. Aramızda 14-15 yaş fark var, dolayısıyla o hem benim hem de annemin 'terbiye' baskısını hissetti üzerinde. Helin o yüzden asla büyüklerine karşı cevap veremez, reyting uğruna bayağılaşamaz. Bunların geçici olduğunu, eğer cevap verirse bunun sonra damağında kötü bir tat bırakacağını bilir. Ama şunu da söyleyeyim, Helin sizin o yarışmada tanıdığınız kadar da uslu biri değil. Zaman zaman hâlâ içimden onu tartaklamak geliyor (gülüyor)... Evde dili daha uzun... Aslında çok cin fikirlidir, bazen bizim hiç düşünemediğimiz şeyleri düşünür.
- Helin Avşar: Ben yarışmada kimseye saygısızlık etmek istemedim. Karşılık verecek olsam ablamın dediği gibi, reytingim artardı belki ama yarışma bittikten sonraki imajım kötü olurdu. "Saygısız," diyecekti herkes benim için, ben bunu göze alamam.

- Diğer yarışmacıların size yaklaşımı nasıldı?
- Helin Avşar: İlk önce insanlar bana enteresan davranıyorlardı. Şımarık, kendini beğenmiş biri sanıyorlarmış beni, sonradan kendileri söyledi. "Tam tersi biriyle karşılaştık. Kimseyi kıramayan, herkese bu kadar saygılı biri olduğunu beklemiyorduk. Seni tanıdığımıza çok sevindik," dediler.
- Hülya Avşar: Helin bana geldi dedi ki, "Abla şuna çok üzüldüm, insanlar beni ne kadar farklı tanımışlar? Şimdi ummadığım tepkilerle karşılaşıyor ve çok şaşırıyorum." "Çünkü şimdiye dek öyle lanse edildin de ondan," dedim. Bazı şeyler insana amaç değil, yalnızca araçtır hayatta. Bu yarışma da Helin için öyleydi. Yarışmada ne kadar başarılı olduğundan çok, gerçek kişiliğinin biraz ortaya çıkması önemliydi sadece.

- Sizin yarışma fikriyle ilgili ilk tepkiniz ne oldu? "Şimdi ne gerek var?" diye bir tereddüt yaşadınız mı?
- Hülya Avşar: Yaşadım tabii çünkü Helin'in şarkı söylediğini ben bugüne kadar hiç duymamıştım. "Sen çok hassasın, elenirsen üzülebilirsin. Bunları göze alıyorsan katıl," dedim. "Yok niye üzüleyim ki.." dedi. Ama inanın ben yarışma bitene kadar mahvoldum. Bitince de derin bir "Ohh" çektim. Son iki hafta elendiğini görmemek için seyretmedim yarışmayı. Çünkü o yarışmanın heyecanına kaptırıyor herkes kendini. Helin'in yüzünü göremiyordum doğru dürüst. Deli gibi çalışıyor, üzülüyordu. "Ya Helinciğim, bu kadar ciddiye alma, rahatla," diyordum ama etkili olmadı.
- Helin Avşar: Ben okuldayken de çok çalışkandım, deli gibi ders çalışırdım.
- Hülya Avşar: Ders dedin mi, çok başarılı ama fazla el bebek gül bebek büyümüş olmanın verdiği dezavantajlar da var Helin'de.

'BARDA ŞARKI SÖYLEYEMEZ'
- Nedir bu dezavantajlar?
- Hülya Avşar: Helin nasıl para kazanıldığını bilmiyor daha. Türkiye'de bu şartlar altında yaşamanın nasıl bir şey olduğunu da. Çünkü henüz herhangi bir sorumluluk almış değil, ailesine bakmak gibi bir yükümlülüğü yok. Benim en büyük hatam, o zorluk çekmesin diye, hemen hemen her istediğini yapmış olmam. Ama Helin sayesinde şimdi Zehra'yı doğru büyütüyorum. Zehra'nın iki kışlık, iki de yazlık ayakkabısı vardır. Öyle abuk subuk 100 tane ayakkabısı, elbisesi yoktur, ama Helin öyle büyüdü. O konuda da ben kendi cehaletime veriyorum her şeyi. Bugün birçok çocuk çok erken yaşta doyuma ulaşmanın sıkıntısını çekiyor. Anne babaya sırtını dayamakla olmuyor.

- Siz her istediğinize sahip olmanın bir dezavantaj olduğunda hemfikir misiniz ablanızla?
- Helin Avşar: Ben o kadar fazla dezavantajını görmüyorum. Evet, her istediğim alındı belki ama sindirerek büyüdüm her şeyi ben, şımarık büyütülmedim. Arsız bir insan da olmadım hiç, varsa vardır yoksa yoktur benim için. Yarın öbür gün kendi yağımla kavrulmam gerektiğinde, olanla yaşamasını da başabilirim bence.
- Hülya Avşar: Böyle diyor ama altında Mercedes'le de geziyor... Nasıl olacak bilmiyorum ama demek ki ona göre oluyor...
- Helin Avşar: Ben azimliyimdir, nasıl gerekirse öyle yaşayabilirim.
- Hülya Avşar: Helin şu anda da kendi yağıyla kavrulduğunu düşünüyor. Bana pek yanaşamıyor gerçi ama ben annemden şüpheleniyorum...

- Şimdi yeni bir albüm yapacak sanırım Helin... Onu destekliyor musunuz, sizce umut var mı sesinde?
- Hülya Avşar: Umut var mı, diye bir şey yok. Çünkü Türkiye'de artık herkes şarkı söylüyor biliyorsunuz. Teknik imkânlar herkesi şarkıcı yapıyor. Çok çalışırsa yapabilir.

- Albüm çıkarmayı neden bu kadar istiyorsunuz, daha önce ablanıza bakıp kendinizi onun yerinde hayal eder miydiniz?
- Helin Avşar: Bu bir single olacak olursa. Amacım şarkıcı olmak değil. Tutulur tutulmaz hiç önemli değil, kimse almazsa da ben kendim alırım. Hayatta bir kere denemek istiyorum böyle bir şeyi. Yoksa çıkıp orada burada şarkı söyleyecek de değilim sonrasında. Şarkı söylemeyi bu yarışmayla sevdim. Ablama daha önce bu konuda hiç özenmemiştim gerçekten.
- Hülya Avşar: Helin şu an bunu bir hobi olarak mı düşünüyor, yoksa iş olarak mı bilemem ama bir insanın istediği, sevdiği işi yapıp mutlu olması çok önemli. Bu anlamda onun her zaman arkasındayım. Ama bir barda veya gece kulübünde şarkı söylemeye kalkarsa, o zaman bunu engellemek için her şeyi yaparım.

- Neden bu kadar karşısınız buna?
- Hülya Avşar: Helin onu yapamaz çünkü o çok hassas. Şimdi benim gibi bu işi meslek edinmiş insanlar bile zorlanıyor, seyirci çok değişti çünkü. Halk konserlerine okumamış, 'cahil' diye tabir edilen çok insan geliyor belki ama onlar bile okumuş, 'aydın' insanlar kadar saygısız davranmıyor size. Düşünsenize çok özel bir gecede, üstelik para için falan da değil insanlarla bir şeyi paylaşmak için sahneye çıkıyorsunuz, kendini bilmez herifin biri şarkı söylerken eli cebinde önünüzde yürüyor. 'Herif' diyorum çünkü herif! Bu şartlarda Türkiye'de tiyatro ve sinema seyircisi için her şey yapılır, ama sahne seyircisi için asla. üyorum'

'Herkesin kendi hayatı var, onlar da mutlu olsun'

- Peki Feraye Tanyolaç'ın 'biz çok mutlu bir aileyiz' diye röportaj vermesi, bir kadın olarak size ne düşündürdü?
- Açıkcası çok üzerinde durmadım, röportajın şöyle bir spotlarına baktım o kadar. Herkesin kendi hayatı var artık. Beni tek ilgilendiren, eski eşim Kaya'yla çocuğumuza ilişkin ilişkimizin düzgün gidiyor olması. Bu konuda birbirimizi hiç kırmıyoruz, gerisi de beni hiç ilgilendirmiyor. Herkesin yüzü gülsün çünkü benim kızım, babasının ve annesinin yüzü güldüğünde mutlu oluyor. İnşallah Feraye Hanım da Kaya'yı mutlu ediyordur ve o da mutludur.

- Tekrar çocuk yapmak ister misiniz?
- İstiyorum...

- Bunu size düşündüren yine Sadettin Bey mi?
- Böyle bir şeyi oturup konuşmuş değiliz, o burada yokken de fazla bir şey söylemek istemem ama ben çocuk yapmak isterim. Gerçi ileride böyle bir durum olduğunda onun da "Hayır," diyeceğini sanmıyorum. Ben bu sayfayı kapattığımı düşünüyordum ama onunla sıcak baktığım şeylerden biri de bu.

- Size ne kadar iyi gelmiş Sadettin Bey böyle!
- Evet, ben de ona her fırsatta teşekkür etmem gerektiğini hissediyorum gerçekten. Hiçbir zaman erkeklere güvenimi yitirmedim, olabilir herkesin başına her şey gelebilir ama mütevazı bir insanla olmak bambaşka bir şey. Ayrıca hayatımda gördüğüm en iyi baba.

- Sadettin Bey'le Zehra'nın ilişkisi nasıl ya da sizin onun kızıyla?
- Henüz öyle bir ilişkileri yok, benim de. Ama Zehra'nın Sadettin'i tanımasını çok istiyorum. O ortamı yaratmak için de elimden geleni yapacağım. Ama daha zamanı var diye düşünüyoruz ikimiz de. Benim Sadettin'in kızıyla ufak bir tanışmam oldu o kadar. Ama onlar hallolabilecek şeyler diye düşünüyorum. Hayattaki en kötü şeyin bile, ileride bizi güldürebilecek bir şeye dönüşebileceğine inanıyorum.

'Sarhoşluk ayıp değil'

- Dertlerinizi, sırlarınızı paylaşır mısınız birbirinizle? Örneğin yeni bir ilişkiniz varsa bunu ilk ablanız mı duyar?
- Hülya Avşar: Ben genelde duyan dördüncü kişi olurum ailede. Çünkü ben kendimce bir araştırmaya girer; kimdir, nedir öğrenmeye çalışırım. O benim bu vıdı vıdımdan bıktığı için önce annem, sonra diğer kız kardeşim, onun oğlu ve ben duyarım. Zaten çok da erkek arkadaşı olmadı bugüne dek.
- Helin Avşar: Ama yanımda gördükleri herkesi sevgilim diye yazıyorlar....

- Sizin kriterleriniz nedir erkekler konusunda, nasıl bir erkekle beraber olmasını istersiniz kardeşinizin?
- Hülya Avşar: Zengin olmayacak, hele ki baba parasıyla asla hava atmayacak! Az da olsa kendi kazanıyor olsun parasını. Bence ilişkiler birlikte bir şeyleri büyütme üzerine kurulmalı. Helin'in de böyle bir ilişki yaşamasını isterim. Örneğin, bir devlet memuruyla beraber olsa çok memnun olurum. Ne bileyim, mesleğe yeni başlamış bir doktor, avukat ya da öğretim görevlisi olabilir...

- Kardeşiniz ne der buna acaba? Böyle birine şans verir misiniz?
- Helin Avşar: Her şey kader kısmet meselesi. Gerçi bir dört sene öncesinde olsaydı şans vermezdim böyle birine belki ama şimdi kesinlikle veririm. Eskiden daha havai, daha vurdumduymazdım ama artık kiriterlerim değişti. Ayakları yere basan, kendi çabalarıyla bir yerlere gelmiş biriyle olmak isterim.

- Hep çok güzel, çok başarılı bir ablayla kıyaslanıyor olmak, onun himayesinde görünmek kendinizi ezik hissetmenize neden oluyor mu?
- Hülya Avşar: Bu tür şeyleri ben de duyuyor ve çok üzülüyorum. Çünkü ben bir şey yapacağım zaman herkesten önce Helin koşturuyor. 'Aman abla giydiğin güzel olsun, moralin iyi olsun, sen canını sıkma,' diye. Ailem benim başarılı ve iyi olmamı herkesten çok ister. Dolayısıyla bir kardeşin ablasının başarısıyla ezilebileceğini düşünüyor olmak, biraz art niyet gibi geliyor bana. Ama anlaşamayan iki kardeştir, aile bağları hiç yoktur, o zaman tamam.
- Helin Avşar: Tam tersi, ablamın kanatları altında olmak benim çok hoşuma gidiyor. Bir Hülya Avşar daha gelmez ki, onun her şeyiyle gurur duyuyorum. Kendimi ezik hissetmem gibi bir şey söz konusu olamaz.
- Hülya Avşar: Ben hayatı oyun gibi görüyor ve her şeyi ciddiye alan insanlara şaşırıyorum. Ne olacak ki, bugün başarılı olursun, yarın kaybedersin... Önemli olan düzgün yaşıyor olmak, kanat altı falan önemli değil. Yarın kimin ne olacağı belli olmaz.

- Zaman zaman tatsız haberler çıkıyor kardeşinizle ilgili, yine alkollü fotoğrafları yayınlandı. Ne düşünüyorsunuz, Helin'e haksızlık edildiğini mi?
- Hülya Avşar: Hayır, asla haksızlık edilmiyor. Ben de bir başkasını öyle görsem, hoş karşılamam. Ama kardeşim bir gece bir şeye üzülmüş ya da sevinmiş, içki içmiş ve sarhoş olmuş, sarhoş olmak ayıp bir şey değil. Basına yakalanıyor olması dışarı çirkin bir görüntü veriyor ama ne yapalım... Ben onu ayıplamıyor, kimsenin bu konuda yorum yapmasına da izin vermiyorum.
- Helin Avşar: Benim gerçekten alkol eşiğim çok düşük. İki kadeh içsem sarhoş oluyorum. Bir de akşam yemeği yemediğimden,

'Sadettin kadar hoşgörülü olamam'

- Ailenin sizin için çok önem taşıdığını söylediniz. Yeniden evlenip aile kurmak istiyor musunuz gerçekten?
- Bence tek başına bir hayat kurmayı önce sindirmeli insan. Ama karşısına evlenilecek bir insan çıktığında da bunu düşünmeli. Ben evlilik konusunu tamamen kapatmıştım. Tek amacım Zehra'yı en iyi şekilde ama aynı evde başka bir erkekle büyütmemekti. Hatta bunun için yurtdışında ev sahibi oldum; altı ayda bir oraya gider, kendimce bir hayat yaşarım diye. Ne olur bilmiyorum ama Sadetttin'le (Saran) tanıştıktan sonra, evlilik bana çok sıcak gelmeye başladı. Çünkü çocuğunu herkese teslim edemezsin, herkesle yaşayamaz, herkese de kadınlık yapamazsın... Evlenir miyiz bilmiyorum ama bu olursa, Sadettin'le olur. Onun dışında evlilik bana çok uzak.

- Erkekler yollarına kaldıkları yerden devam ediyor ama kadınlar öyle değil. Fedakârlığı neden siz üstlendiniz?
- Bu tek başına çocuk için yapılan bir fedakârlık değil aslında, artık evliliğe de farklı bakmaya başlıyorsun. Ben hiçbir zaman 'yalnız kaldım' diye ah, vah etmedim. Ancak evlilik hak ettiğine, gerçekten sevdiğinize inandığınız insanla yapılmalı. Evlilik sadece çocuk için çekilecek şey değil. Çocuklar 16-17 yaşına geldikten sonra sen ilişkinle baş başa kalıyor, "Ben kiminle yaşamışım?" noktasına geliyorsun. Seni hep yoran biri olmuşsa bu çok kötü...

- Peki Sadettin Bey'de en çok sevdiğiniz şey ne? Neden bir başkasıyla değil de, onunla göze alıyorsunuz evliliği?
- Hangi birini sayayım, o kadar çok sevdiğim yönü var ki... Benim için sevmek çok kolay ama saygı duymak zor. Yakışıklıdır beğenir seversiniz, sonra başını çevirdiğinizde başka bir yakışıklıyı görürsünüz. Ama bende her şeyiyle saygı uyandırıyor Sadettin. Bu ilişki devam eder etmez bilemiyorum ancak hayatım boyunca onu tanımaktan çok mutlu olacağımı biliyorum. Bana çok şey öğretiyor. Gerçek hoşgörü ve mütevazılığı onda gördüm ben. Kendisinden gideceğini bile bile, başkasına faydalı olmak için her şeyi yapıyor. Anlatsam gerçekten ağlarsınız, o yüzden anlatamayayım...

- Siz de her ne kadar sert ve 'affetmem' gibi görünseniz de, aslında hoşgörülüsünüz. Öyle olmasa eski eşinizin çocuğuyla ilgilenir, ona bakar mısınız?
- O hoşgörü değil, o artık hoşgörülükten çıkmış... Sadece kızımın mutluluğunu istediğim için. Hem küçücük bir yavrunun ne suçu var, ayrıca küçük Kaya'yı da seviyorum gerçekten. Ama ben Sadettin kadar hoşgörülü olamam. Hele mesleğimde asla hoşgörü göstermem. Mesela ben kolay kolay alkışlamam meslekten arkadaşlarımı, benden daha başarılı olmasına izin de vermem. Tebrik ederim ama kıskanırım, hırslanırım, "Canım arkadaşım ne güzel," demem içimden hiç. Ölmemek için öldürmeyi düşünürüm.

'Sezen'in yorumunu çok beğenirim ama Rafet El Roman bir başka'

- Çok yakında yeni albümünüz çıkacak sanırım...
- Evet, iki hafta sonra. Çok farklı, çok şaşıracağınız bir albüm oldu. Hepsi normal şarkılardı ben söylediğimde ama şimdi bambaşka bir şey oldular...

- Hangi yapım şirketiyle çalıştınız?
- Erol Köse.

- Kimileri beğeniyor, kimileri ise nefret ediyor Erol Köse'den. Hakkında bu kadar çok şey yazılıp söylenen biriyle bir işe girerken hiç tereddüt etmediniz mi?
- Erol Köse müzik piyasasını gerçekten çok iyi kokluyor ve işinde çok başarılı buluyorum onu. Özel hayatı beni çok da ilgilendirmiyor.

- Hep merak edilir ya, sizin albümünüzde de Sezen Aksu şarkısı var mı?
- Hayır, şarkı vermedi bana Sezen. "Sana bu sefer şarkı vermeyeceğim," dedi, ben de çok üstüne gitmedim. Ama aramızda herhangi bir şey olduğundan değil. Benim ona büyük saygım var, çok da iyi dostum olduğunu düşünüyorum.

- Peki dinlerken "Keşke benim de şöyle sesim olsaydı..." dediğiniz kimse var mı Türkiye'de?
- Size alakasız gelebilir belki ama Safiye Soyman'ın yorumunu çok beğenirim. Duygu sesi önemli benim için. Sezen'in bestelerini ve yorumunu da çok beğeniyorum ama dinlediğim zaman uçtuğum bir Celine Dion var, bir de Rafet El Roman. Çok başka, çok hoş geliyor bana. Ebru Gündeş'i de severim, biraz 'r'leri de bastırmasa... Ama ben en çok Rafetciyim, albümlerini koleksiyon yapıyorum. Bir de Sezen'in tabii.

Hiç yorum yok: