Cuma, Mayıs 25

Aysun Kayacı: Evlenmek istiyorum


Sofistite biriyle evlenmek istiyorum

Aysun Kayacı, yaşadığı hiçbir ilişkiden pişmanlık duymadığını, uzun zamandır kalbinin boş olduğunu söyledi.

Evliliğe sıcak baktığını belirten güzel manken, evleneceği adamda aradığı özellikleri de şöyle sıraladı: "Çok fazla içki içmeyecek, tenis oynayacak, şaraptan anlayacak, sofistike biri olacak. Ayrıca benden yaşça büyük olacak, hayatta değer verdiğimiz şeyler birbirine benzeyecek ve inançlı olacak."

Şaraptan anlayan sofiskite biriyle evlenmek istiyorum

Bugünlerde rol aldığı reklam filmiyle gündemde olan Aysun Kayacı, yaşadığı hiçbir ilişkiden pişmanlık duymadığını, uzun zamandır da kalbinin boş olduğunu söyledi. Evliliğe sıcak baktığını belirten güzel oyuncu, ideal eşin tarifini de şöyle yaptı: "Çok fazla içki içmeyecek, tenis oynayacak, şaraptan anlayacak sofistike biriyle evlenmek istiyorum. Ayrıca benden yaşça büyük olacak, hayatta değer verdiğimiz şeyler birbirine benzeyecek ve inançlı olacak."

- Fatih Aksoy’un bir röportajında, “Evlenilecek kız var, eğlenilecek kız var” demesi sizi akıllara getirmişti. Sezen Aksu’nun da bu sözlere kızıp şarkı yaptığı konuşuluyor. Deniliyor ki "Sezen Aksu, Aysun Kayacı’nın intikamını aldı." Siz ne diyorsunuz?

Fatih Bey’in o açıklamasını hiç üzerime alınmamıştım. Ayrıca kendisi bu sözleri benim için söylemediğini ifade etmiş, Reha Muhtar da bunu köşesinde yazmıştı. O yazıyı okursanız kimlerden söz ettiğini anlarsınız. Dolayısıyla bu beni ilgilendiren bir durum değil. Ayrıca Sezen Hanım'ın da bundan etkilenerek bir şey yazdığını sanmıyorum.

- Bir başka gündem konunuz da rol aldığınız reklam filmi... Bazı meslektaşlarınız aldığınız 250 bin doları az buldu. Hatta Tuba Ünsal, 5 milyon dolar verdikleri takdirde öpüşebileceğini söyledi. Bu yorumlara bir cevabınız var mı?

Aldığım rakam beni çok mutlu eden bir rakamdır. Dünyaca ünlü bir markanın yüzü olmak önemli. İnsanların bu güzel işe gölge düşürmesine izin vermeyekceğim. Polemiklerin içinde olmayacağım. Ne kadar sorun oldu bu kampanya. Büyük firma olunca kıskanıldı herhalde.

- "Öpüşeceksiniz" dediklerinde ilk tepkiniz ne oldu?

Senaryoya baktım; çok neşeli ve eğlenceli olduğunu, hiçbir şeyin abartıya kaçmadığını görünce mutlu oldum. Ateşli bir öpüşme sahnesinin olmaması beni rahatlattı yani. Hikaye de çok sempatik geldi ve hemen şartları görüşmeyi başladık.

- Bu reklam kampanyası için neden sizi düşünmüşler, hiç sordunuz mu?

Ürünün sloganı tatlı ama şekersiz... Firma yetkililerinin de tatlı ama şekersiz denilince aklına ilk ben gelmişim. Şekerli şeyler kilo aldırır, yapış yapıştır. Şekersiz şeyler böyle değildir. Benim magazin dünyasındaki cool tavrım, hiçbir şeye bulaşmıyor olmam, zararsız olmam, mesafeli olmam, soğuk ama bir o kadar da tatlı, şirin olmam bu slogana uygun bulunmuş.

- Emre Aşık'la beraberken kariyer anlamında ataklarınız olmadı. Çok daha sakin ve geri plandaydınız. Neden?

Bu benim mizacımla ilgiliydi. Tuzsuz aşım, dertsiz başım durumundaydım. İşimi yeteri kadar yapıyordum. Çok büyük isteklerim, hırslarım yoktu. Yani Türkiye benden bahsetsin, tüm Türkiye’nin en arzulanan kadını olayım gibi dertlerim de yoktu. Hobilerimle, ailemle, kendimle mutluydum. O dönemde de birçok teklif geliyordu ama hiçbirini kendime yakın bulmuyordum. Ve mankenlik yapmayı seviyordum.

- Son iki yıldır ciddi bir değişim yaşar gibisiniz. Eskisine oranla çok daha dişi ve öfkeli görünüyorsunuz. O mutlu, neşeli kızın yerine mutsuz, durmadan bağırıp çağıran bir kız mı geldi?

Ben hiçbir zaman "Dudaklarım şöyle, vücudum böyle güzel" diyerek dolaşmadım. Hep işimi yaptım. Fiziğim, işimi yaparken ön plana çıktı. Yani işim gereği güzelliğimle ön plandaydım. Ne yazık ki mankenlik, bu toplumun algılayabileceği bir meslek değil. Dünyada bir mankenin güzelliği ve seksiliği vurgulanır. Ve dünyanın hiçbir yerinde manken dediğin, güzelliği yüzünden kimseden özür dilemek zorunda kalmaz! Ama ben son dönemlerde güzelliğimden dolayı özür diler, bunu kamufle eder hale geldim. Neşeli, güzelliğini vurgulayan, sevimli, eğlenceli, kimin ne düşündüğünü önemsemeyen biriyken, bir anda olgunlaşmaya başladım.

Mankenlik yaparken daha dişi ve seksiydim. Çünkü böyle bir mecburiyet vardı. Sonuçta mankenlik üzerindekini teşhir etme işidir. "Dudakları niye öyle" deniliyor? Esther Canadas’tan öğreniyorsun nasıl poz verileceğini. Kimse Amerika’da çıkıp da bu kızın dudakları neden böyle demiyor. Burada bir garip algılama yöntemi var. Ben bu algıyı, mankenlere olan o acayip bakış açısını öyle ya da böyle değiştireceğim.

- NTV’de yayınlanan “Can Dündar soruyor: Neden" programında TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu'ya cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili sorduğunuz soru, mankenlere bakış açısını değiştermek için giriştiğiniz savaşın sonucuydu sanırım.

Herkes şaşırmış. Hatta soruyu benim hazırlamadığımı falan düşünmüşler. Çok şaşırdım. Mankenlerin bunu soramayacağını düşünmek demek ki insanları daha mutlu ediyor. Manken demek, aptal demek değildir. Bütün manken arkadaşlarım da böyle bir soru sorabilir. Çünkü hepsi de gündemi takip eden, bilgili, zeki, gazete okuyan insanlar.

- Yapmayın, cumhuriyetin ilanını bilmeyen meslektaşlarınız var!

Mikrofon uzatıldığı zaman heyecanlanıyorlar bence. Biraz da onların tarafından bakın. Bilenler ise yayınlanmıyor bu arada, böyle bir durum da var.

- İki yıldır oyunculuktan para kazanıyorsunuz. Bir boşluğu doldurduğunuzu düşünüyor musunuz?

Her şeyden önce ben bu işi severek yapıyorum. Sektörde hem güzel ve çekici hem de iyi oyuncu alanında bir boşluk var. Ben bu boşluğu doldurduğumu düşünüyorum. İleride belki çok daha iyi oyuncu olurum. Zaten okulum bittikten sonra bunun üzerine mastır yapmayı düşünüyorum. Ben artık bu işte var olmak, oyuncu olarak anılmak istiyorum. Mesela bugünlerde saç rengimi değiştirip, bir anneyi canlandırmak hayalim var. Yeni dönemde bunu yapmak isterim.

- Yani manken kimliğinden tamamen sıyrılmak istiyorsunuz, öyle mi?

Evet. Bıktım ve çok da zararını gördüm. Eğer bu meslek, bu toplumda iş gibi görülseydi, şu an böyle konuşmaz, mankenlik de yapıyor olurdum. Bu meslek beni ne yazık ki çok üzdü. Bu çarkın içinde istemediğim şekilde, elimde olmadan çok malzeme yapıldım. O yüzden de aklım başıma geldiğinden beri son derece dikkatli davranıyorum. Bir ben, bir de magazinin yarattığı Aysun var. Neden böyle olsun? Buna ne gerek var. Ben öyle çok büyük hırsları olan biri değilim. O yüzden de defansa çekildim.

- Çekildiniz ama en son bir gazetecinin yüzüne kola kutusu fırlatmanızla gündeme geldiniz...

Benim gazetecilere kaşı agresif bir tutumum yok. Şu an oyunculuk yapıyorum, yüzümü eskitmemek adına da medyaya karşı mesafeli duruyorum. Bu yanlış anlaşılmasın. Kolayı fırlatma meselesine gelince, böyle bir şey yok. Basın toplantısı bittikten sonra hızla oradan ayrılırken, burnumun dibinde duran arkadaşa çarpmışım. Özür dilememe fırsat bile verilmedi. Arkamı döndüğümde o arkadaş "Üzerime kola döktü" diye bas bas bağırıyordu. Yapabileceğim bir şey yoktu. Bu kadar olay çıkarmasaydı gerçekten özür dilerdim.

- Özel hayatınızda mutlu musunuz, sevgiliniz var mı?

Şu an yok. Önemli olan doğru zamanda doğru kişiyle karşılaşmak. Şu an o elektrikte değilim. Yazın belki bir yaz aşkım olur.

- Evlilik karşıtı mısınız?

Değilim ama bir kere olsun, en iyisi olsun istiyorum. Yoksa çok evlenme teklifi aldım. Asıl önemlisi en iyi zamanda en doğru şekliyle olması. Yoksa evlenirdim. Demek ki henüz o kişi karşıma çıkmamış.

- İlişki içinde huzur veren biri misiniz yoksa dırdırcı mı?

Huzuru seven biri olarak elbette huzur veririm. Dırdırı, problem çıkarmayı sevmem. Kavgadan nefret ederim. Kadınların şöyle bir özelliği var; ilişkileri süresince çok fedakarlık yaparlar, sonra da bu yaptıkları fedakarlıklar erkeklere vıdı vıdı olarak döner. Ben vıdı vıdı da yapamadığım için gayet güzel ayrılıyorum. İlişkimde karşımdakiyle gizli bir anlaşma yaparım.

- Nasıl bir anlaşma bu?

Bana davranılmasını istediğim gibi davranırım. İlişki içinde eşitlikten yanayım. Ben arkadaşlarına, sosyal hayatına karışmıyorsam, o da benim arkadaşlarıma, sosyal hayatıma karışmayacak. Çünkü başta türlü olmaz. Tatsızlıklar başlar. Maalesef hiçbir erkek de eşitlikten yana değil. Olacak ama, yavaş yavaş öğrenecekler. Aslında şöyle bir erkek arkadaşım olmalı; çok işi olsun. O kadar işi olsun ki hiç bana bulaşmasın, işten başını kaldırmasın. İşsiz, güçsüz bol vakitli birini asla istemem.

- İdeal eş kriterleriniz mutlaka vardır. Bunları bizimle paylaşır mısınız?

Çok fazla içki içmeyecek, benimle tenis oynayacak, şaraptan anlayacak sofistike biriyle evlenmek istiyorum. Yaşça benden biraz büyük olmalı, hayatta değer verdiğimiz şeyler birbirine benzemeli, inançları olmalı. Hayalim bu. Huzurlu ve kaliteli yaşamalıyım. Bir tane de çocuğum olsun istiyorum.

ZEKA ARIYORUM

Doktorlar dizisinde canlandırdığım Kader karakteri bana çok benziyor. Çünkü Kader, mankenlikten kazandığı para ile tıp fakültesini bitirmiş, işinde kendini kabul ettirmek için çok çalışmış, güzelliği başına bela olmuş bir karakter. Bir doktor arkadaşı hastaneye mayolu resimlerini yapıştırıyor. Kız neredeyse cinnet geçirecek. Sonunda o doktoru bulup, karşısında üzerindekileri çıkarıp "Yaptığım işi niye görmemezlikten geliyorsunuz? İşte vücudum, bakın, görün, ondan sonra yaptığım işle ilgilenin" diyor. Sahne buydu. Benim gerçek hayatta delirdiğim an ise bu sahneye yapılan yorumlar oldu. Çünkü soyundu, striptiz yaptı dediler. Canlandırdığım kız buna deliriyordu, ben de yorumlara delirdim. "İşime bakın artık, bunlarla ilgilenmeyin" diyen bir kızın isyanını bile en iyi köşe yazarları "soyundu" diye yazdı. Zeka arıyorum yani! Kader'in yaşadıkları sosyal bir vaka. İnsanlar izlediklerini de anlamıyor artık.

Hiç yorum yok: