Pazartesi, Ağustos 6
Ajda Pekkan: Hediye geldim
Ben bu dünyaya hediye geldim
Özellikle bizim ülkede. Tramvaylarımızı görüyorsunuz, leş. 'Ne kadar ekmek o kadar köfte' dedim kendi kendime bugün. Kimse vergi verip hakkını aramazsa böyle olur. Benim jigolom maliye. İnanılmaz vergi ödüyorum. Bir takım şeyleri ödememek gibi bir hakkınız yok. Şartları garip bir ülkede yaşıyoruz. Demek ki bu paradoksu sevdiğim için ben bu ülkeden kopamadım. O Türkiye’nin süper starı... Yıllardan beri zirvedeki yerini koruyor, sevenlerinin sayısı kuşaktan kuşağa artıyor, konser alanlarını 7’den 70’e binlerce kişi dolduruyor. Yaşadığı zorlukları ise kimse bilmiyor. Ajda Pekkan, "Bu dünyaya bir hediye olarak geldim herhalde. Sınandığıma inanıyorum. Çok zorluklar çektim. Hálá da çekiyorum" dedi.
Cep telefonu fetişinizle başlayalım isterseniz...
- Hayatım ve etrafım aygıt doldu. Ama önemli değil. Kedi gibi ürkeklik yapmıyorum. Çok seviyorum elektroniği. Bir de deşifre etmeyi çok seviyorum.
Kullanma kılavuzu kullanmıyorsunuz sanırım.
- Hayır. Kendim kurcalamayı seviyorum. O benim için bir "challenge" (meydan okuma) oluyor çünkü. Kullanım kılavuzunda ilk birkaç şeye bakılır.
- Sonrası doğaçlama mı?
Evet...
Madem doğaçlama dedik. Şarkı yorumlamakla ilgili çok merak ettiğim bir konu var. Mesela bir Dolly Parton "I Will Always Love You"yu söylediğinde çok önemli bir başarı elde edemezken, Whitney Houston yorumladığında neden yer yerinden oynuyor?
- Belki Dolly Parton istediği gibi yorumlayamadı. İnsanların beklediği bir yorum olmadı belki. Ki, beste de onundur. Ama buna çok benzer bir hadiseyi yaşadım yeni. Gloria Gaynor’ın "I Will Survive"ını ben yıllarca cover olarak Türkçe söyledim, Fikret Şeneş’in sözleriyle. Öyle hale geldi ki, çocukların annelerine "Gloria Gaynor, Ajda Pekkan’ın şarkısını söylüyor" dediklerini biliyorum. Gloria Gaynor’la aynı sahneyi paylaştığım gece de bunu hissetttim. Parça Türkçe sözleriyle daha çok üstüne çıkmış orijinalinin. Ajda Pekkan olarak demek istemiyorum tabii.
Ama sizin olmuş parça sonunda...
- Benim olmuş farkında olmadan. Onu hissettim o gece. Herkes bir ağızdan Türkçe olarak söylüyordu zaten. Hangi şarkıyı söylerken kendiniz de hissediyorsanız o parça size ait oluyor.
Toplum tarafından hiçbir zaman reddedilmediniz. Bunu neye bağlıyorsunuz?
- Evet, doğru. Bu dünyaya bir hediye olarak geldim herhalde. Sınandığıma inanıyorum. Çok zorluklar çektim. Hálá da çekiyorum. O kadar kolay puf diye oturmadım. Herhalde Allah şöyle dedi: "Kıymetini bilmen için hayatta hep zorluklardan geçeceksin." Tabii ki bu zorlukları yaşarken o paylaşımı öğreniyorsunuz. Bir tekamül söz konusu oluyor herhalde. Bir insan durup dururken sevilmiyor. Sevdirmek için mücadele vermesi gerekiyor. Şöhretsiniz. Bir zaman sevilirsiniz, ondan sonra biter gidersiniz. Sevilmenin yanında bir hayat duruşunuz vardır. Sahne duruşu ayrıdır, hayat duruşu ayrıdır, sosyal yaşam içindeki duruş da çok ayrıdır. Bunları iyi toparladım galiba. Tabii ki yanlışlar yapmadan insan bir yerlere gelmez. Yıllardır bu mesleğin içinde zaman zaman zikzaklar olmasına rağmen bu kadar sene burada durmak gerçekten zor bir iş. Çok yıpratıcı.
Zorluklar deyince aklınıza ilk ne geldi?
- Kendim. Çok zor.
Kendinizi sabote etmek gibi bir şey mi?
- Zaman zaman sabote etmişimdir bilmeden. Kendime anarşist olmuşumdur. Kendi kendimi toplamak mecburiyetinde kaldım. Kimse yardım etmiyor size. Bir yanlış yaptığınızda taraftar olanlar da vardır buna. Hayat genelinde baktığınızda size yakışacak veya yakışmayacak ölçüler vardır. İnsanlar içinde bir ikon, bir ekolseniz, kriter olarak da varsanız, sabahtan akşama kadar belki elinizde o maske yok, ama dışarı çıktığınız andan itibaren var.
Şu anda yanınızda mı o maske?
- Yok. Gittikçe de yok oluyor. Ama ben bunu karşılıklı konuşmamız anlamında demiyorum. Umumi bir yere çıktığınızda gardınızı alıyorsunuz. Neden olduğunu bilmiyorum. Belki iyi ve kötü enerjiler sentez oluyor sizin ruhunuzda. Sizi sizden başka kimse koruyamaz. Yapıcı olmayı seviyorum.
Gay’lerin size özel bir ilgisi var. Bu Madonna için de geçerli...
- Evet, çok enteresan, benim de çok dikkatimi çekiyor. Aslında çok hoş. Bir şey yakalıyorlar herhalde. İyi ki beni seviyorlar. Protest bir tarafım var, belki de onu seviyorlar. "Kapı açık, arkanı dön ve çık"tan beri böyle... Kova burcuyum ve özgürlüğüme çok düşkünüm. Deliler gibi sevsem de ruhumu veremem, o bana ait.
Benim jigolom maliye
- Goethe’nin dediği gibi "Herkes kendi kapısının önünü temizlese dünya pırıl pırıl olur".
Ama kimse kaale almıyor. Özellikle bizim ülkede. Tramvaylarımızı görüyorsunuz. Leş. "Ne kadar ekmek o kadar köfte" dedim kendi kendime bugün. Kimse vergi verip hakkını aramazsa böyle olur. Benim jigolom maliye. İnanılmaz vergi ödüyorum. Birtakım şeyleri ödememek gibi bir hakkınız yok. Şartları garip bir ülkede yaşıyoruz. Demek ki bu paradoksu sevdiğim için ben bu ülkeden kopamadım. Yurtdışından ne kadar çok teklif geldi Olympia’dan beri...
- Neden gitmediniz?
O zaman kafa yapısı olarak hazır değildim. Kültürlerimiz eşdeğer değildi. Biz günlük yaşayan insanlardık. Çok bastırıldık. Feodal ailenin çocuğu olmak da çok acı. Bir tek çalışan bendim ve bana işçi gözüyle bakıyorlardı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder