Pazartesi, Ağustos 6

Dominique Swain: Lolitalıktan bıktım


"Lolita" filmiyle yıldızı parlayan Dominique Swain, Mehmet Günsür'le başrolü paylaştığı "Dehşet Gecesi" filminin galası için ülkemize geldi.


Rol arkadaşı Mehmet Günsür'ü çok yakışıklı bulduğunu söyleyen Swain, "Özellikle de Lolita ile üzerime yapışan imajdan kurtulmaya çalışıyorum" dedi.

1997 yapımı "Lolita" ve "Face/Off" filmleriyle sinemada yıldızı parlayan, uzun süre sonra "Alpha Dog" ve şimdi de Mehmet Günsür'le başrolü paylaştığı "Dehşet Gecesi"nde rol alan Dominique Swain'le İstanbul'un orta yerinde buluştuk. "Dehşet Gecesi"nin bugün yapılacak galası için İstanbul'a gelen Swain, rol arkadaşı Mehmet Günsür'ü, yeni projelerini, unutmak ve hep hatırlamak istediklerini bu röportajda anlattı.

- Fall Dawn Dead'de (Dehşet Gecesi) garson bir kızı oynuyorsunuz... Bu karakter için biraz da sizden detay alabilir miyiz?
Christie adında hamile yaşayan bir anneyi canlandırıyorum. Öldürdüğü insanlarla sanat eserleri bırakan Picasso takma adlı bir adamın haberlerini okuyor. Korkmaya başlıyor. Ama katil kızını öldürene kadar aslında hiç korkmamış olduğunu anlıyor.

- Christie rolü gerçek hayattaki Dominique ile benzeşiyor mu?
Görünüşte tabii ki yok. Garson değilim, çocuğum yok, hamile değilim, katillerle karşılaşmıyorum... Bir role çalışırken tabii ki kendi yaşamımdan yani gerçek hayattan etkileniyorum. Yaşadığım hayat, deneyimlerim... Tabii onda da beni bir katil öldürmeye çalışmıyor (gülüyor)

- Lolita'da oynadığınızda tüm dünya için bir olaydı. Sonrasındaki tüm oyunculuklarınızı ise birbirine benzetiyorlar. Bu doğru bir tespit mi?
Beni sürekli 'seksi kötü kızı' oynamakla suçluyorlar. Sanıyorum ki insanların kafasında 17 yaşındayken oynadığım Lolita kaldı ve ondan kurtulamıyorlar. Daha zor ve karmaşık rolleri de başarıyla yaptığımı düşünüyorum. Lolita karmaşık bir rol değildi, aksine çok basit bir seks objesini oynuyordunuz. Onu yapmakta hiçbir zorluk yok. Bu imajdan özellikle de Lolita ile üzerime yapışan imajdan kurtulmaya çalışıyorum.

- Lolita ve ardından Face/Off ile bir anda ünlü oldunuz. Bunu nasıl karşıladınız?

Bir çocukken ünlü olmanız çok garip bir duygu. İnsanların daha siz kendinizi bilmeden, onların sizi bildiği bir noktaya ulaşıyorsunuz. İlk filmimden sonra insanlar 'neyi oynadığının ve kim olduğunun hiç bir önemi yok, seni seviyorum' gibi mesajlar gönderiyorlardı. Bu inanılmaz. Bir anda herkesçe bilinen ve sevilen bir insan oluveriyorsunuz. İlk başlarda utangaçtım ve ne kadar güzel bir duygu olduğunu anlayamıyordum. Sıkılıyordum ilgiden.

-Ama rol yapmayı o kadar seviyordunuz ki bu utangaçlık silindi ve hayaller galip geldi demek...
Benim tek hayalimdi. Yazılan herşeyi oynardım. Mükemmel bir duygu düşünsenize. Her sabah işe gidiyor ve ya bir adam vuruyor, ya en yakışıklı erkeği kapıyor, ya bir şatoda hayaletlerden kaçıyor ya da aşık oluyorsunuz. Bundan daha iyi bir meslek olabilir mi?

- En güzel zamanları film setlerinde geçen biri olarak sorunlu bir gençlik dönemi geçirdiniz mi?
Çok küçükken oyunculuğa başladım diyemem çünkü 14 yaşımdaydım. Annemler de oyuncu olmamı istiyordu. 3-4 yaşlarımda okuma öğrendiğimde ve en şirin halimle şarkı söyleyip rol yaptığımda 'Aman tanrım kızımız oyuncu olacak' demişler. Yani bana öyle anlattılar.

- Fall Dawn Dead'den başka üç yeni filmde daha adınız geçiyor. Onlarda rolünüz nedir?
Stiletto, kadın bir savaşçının filmi. Mafya ile başı belaya girmiş bir kızı oynayacağım. Noble Things, batıda yaşayan bir ailenin aklı başındaki büyük oğlu ve serseri olan küçük oğlu arasındaki çekişmeleri anlatıyor. Sonra küçük olanı hayallerinin peşinden büyük şehre gelip bir iş sahibi olamadan alkole ve uyuşturucuya kendini kaptırıyor. Ben de küçük kardeşin aynı zamanda kasabadan birlikte kaçtığı kız arkadaşını oynuyorum. Capers ise tam bir aşk filmi. Yıllar önce okulda tanışan ve sevgili olan bir çiftin sonra farklı yollara sapması, evlenmesi, büyük aileler kurması ancak tekrar karşılaştıklarında birbirlerine en başından bu yana ait olduklarını anlatıyor.

- Özel hayatınızda sırılsıklam aşık olduğunuz söyleniyor...
Yok yakışıklı bir erkek arkadaşım var nişanlanmadık ama uzun süredir birlikteyiz. Çok sevimli, çok iyi yürekli biri. Şu anda Meksika'da ama Los Angeles'a yakın bir zaman sonra geri dönecek. Senarist kendisi. Giderken beni de çağırdı ama ben işlerim dolayısıyla gidemedim. Kim bilir gelince belki aynı eve taşınırız. Bana benimle kalır mısın dediğinde taşınacak bir yerimiz olmasa bile bahçeye ya da sahile eşyalarımızı taşıyıp orada yaşayabiliriz. İkimizin içerisinde olabileceği bir yer olsun yeter.

Geceyarısı Ekspresi'nin etkisi sanırım
- Türkiye'ye ilk kez geldiniz ve beş gün kalacaksınız. Türkiye hakkında ilk izleniminiz nedir?
Gece geldik ve otele geçtik. Camları ilk açtığımızda karşımıza inanılmaz güzelikte boğaz manzarası çıktı. Hatta kardeşim Chealsea, 'Aman Tanrım, bu insanlar böyle bir manzaraya doğru mu yaşıyor' dedi. Sabah kahvaltısına da deniz kenarında yaptık. Yanımızdan sandallar geçiyordu ve deniz kokusu yüzünüze çarpıyordu. Burada herkes gülümsüyor. Ve bu çok rahatsız edici. Gerçekten bu kadar mutlu musunuz? (gülüyor). Çok ilginç bir ayrıntı da dikkati mi çekti. Yurt dışında polisler için hep kötü yorumlar yaparlar. Sanırım bu 'Geceyarısı Ekspresi' filminin etkileri olsa gerek. Ben öyle bir şeyle karşılaşmadım. Çok güleryüzlü ve bana yardımcı olmaya çalışan insanlar vardı karşımda. Sanırım Türkiye'nin yurtdışındaki olumsuz tüm imajlarını yıkmak için çalışabiliriz.

Mehmet çok yakışıklı
Filmde bir Türk oyuncu Mehmet Günsür de polis Stefan karakteriyle yer alıyor. Mehmet Günsür'ün oyunculuğunu nasıl buldunuz?
İnanılmaz bir oyuncu. Çok açık görüşlü, herşeyi denemeye çalışıyor. Hazırlıklı geliyor ve çok profesyonel. Çok iyi bir insan ve aynı zamanda yakışıklı bir oyuncu. İnsanlar rol yapmaya başlayana kadar neyin profesyonel, hneyin acemi olduğunu anlayamıyorsunuz. Ama sonuçta Mehmet çok profesyonel ve inanılmaz bir oyuncu çıktı. Çok farklı yeni fikirleri var. Film öncesinde, çekimler yapılırken ve Türkiye'ye gelmeden önce Mehmet ile konuşuyorduk. Biz setteyken onun kızı doğmuştu ve bir çok duygusunu paylaşma imkanı bulduk. İkimizin de önünde uzun bir hayat var. İki samimi dost gibi konuşmayı, onunla zaman geçirmeyi ben de isterim. Çünkü kendisi inanılmaz iyi kalpli bir insan.

Hiç yorum yok: