Perşembe, Nisan 26

Tarlakuşu Çiftliği'nin yönetmenleri:


Türkleri kızdıran kardeşler

- Türkiye'de çok sevilen iki yönetmendiniz, İstanbul Film Festivali'nde ödüllendirildiğinizde Türk seyircisinden büyük sıcaklık gördünüz. Babam ve Ustam filminin usta yönetmenleri Türk sinemaseverler için 'Ermeni kıyımının' savunucuları haline geldi. Filmdeki şiddet sahneleri, Avrupa'daki Türk fobisini de destekler tarzda.
- Paolo Taviani: Siz Schindler'in Listesi'ni gördünüz mü? Orada da şiddeti yansıtan sahneler çok kuvvetliydi. Trajediler ele alındığında bu sahnelerin olması ve insanları etkilemesi normal. Biz Ermeni asıllı İtalyan vatandaşı Antonia Arslan'ın Tarlakuşu Çiftliği kitabından yola çıktık. Arslan, İtalya'ya kaçan kendi akrabalarının hikâyesini anlatıyor. Masumların kıyımı korkunç bir şey. Bizde de bu tip şeyler oldu, yakın zamanda Ruanda'da, Kosova'da oldu. Birbirlerine sabahleyin "Nasılsın?" diyen insanlar akşam birbirlerini doğramaya başladı.
- Vittorio Taviani: Biz tarihçi değiliz, buna da kalkışmıyoruz zaten. Şu oldu, bu oldu diye bir yargıda bulunamayız. Biz bir şeye karşı ya da onun lehinde değiliz. Filmde Jöntürklerin partisi ile polemiğe giriyoruz. Tüm Türkiye'yi de suçlamıyoruz. Jöntürkler, Almanya'da, Fransa'da, İtalya'da da örnekleri olduğu gibi faşist ve ırkçı bir parti. Türkler bence bu ırkçı ve faşist Jöntürkler hareketini ve yaptıklarını kınamalı. Almanlar büyük bir güçlükle faşizmi kınadılar.

- Film, bir trajediyi tek bir tarafın anlatımına göre yansıtıyor. Türkiye'de de, dedesi, ninesi Ermenilerce öldürülmüş insanların şahsi hikâyelerini dinleyebilirsiniz.
- P. T.: Biz Ermeni kıyımı üzerine tarihi bir film yapmadık. Filmin bir kitaptan hareket ettiğini unutmamak lazım. Ermeniler Türklerin baskısı altındaydı. Trajedi, kıyım, soykırım, bu tanımları yapmak bizim işimiz değil. Elbette Aslan'ın İtalyan yönü biz hikâyeye daha yaklaştırdı. Anlaşılması gereken Türkiye'ye karşı bir film yapmadık. Türk halkı ile aynı değerlere sahibiz. Jöntürklere bizim faşistlere baktığımız gözle baktık.

- Filmde çok net bir ayrım var: Ermeniler iyi, Türkler kötü. Salondaki seyirci filmden Türklere nefreti kabarmış biçimde çıkıyor.
- V. T.: Filmde Türk karakterlerinin olumsuz olduğu söylenemez. General Arkan, Jöntürklerin yaptığı kıyımı kabul etmiyor. Jöntürklerin başı, emrine karşı gelip tüm erkekleri öldürüyor. Ermeni kadın ve çocukları ise Nâzım adında bir Türk dilenci kurtarıyor. Asker Yusuf da, savaşta gördüklerini mahkemede ihbar ediyor. Filmi seyredenlerin Yusuf'a sempati duymaması mümkün değil.


- Filmdeki Türk karakterlerin isimleri ile ilgili bir diplomatik kriz yaşandı. Türk makamları, size "Bari bir Türk generale 'Eşek' ismini vermeyin. Bu kadarı da fazla," dediler. Ayrıca Türklerin çok sevdiği Nâzım Hikmet'in adının bir dilenciye, ünlü Türk yönetmen Ferzan Özpetek'in adının bir askere verilmesi de kasıtlı görüldü.
- P. T.: Bu kadarı fazla diye düşünüyorum. Antonia Arslan'ın kitabındaki tüm isimleri değiştirdik. Senaryo aşamasında Türk karakterlerin isimlerini eski kitaplardan aldık. Filmde Arkan adındaki Türk generalin adını önce "Aşak" koymuştuk ancak bunun anlamını bilmiyorduk. Eski bir kitapta bulduk. Türk makamlarının "Biraz ayıp ediyorsunuz," tepkisinden sonra ismi değiştirdik. Aslında düşününce, Sicilya'da halk da eşeğe "Uşek," der. Nereden nereye!

- Nâzım ismini kullanmanız da Türklerin en sevilen şairlerinden Nâzım Hikmet'i çağrıştırdığı için eleştirildi.
- P. T.: Bu mümkün değil, Nâzım benim en sevdiğim şair. 20 yaşında sevgilime onun şiirlerini okurdum. Ayrıca Nâzım ismini filmde olumlu bir karakter olan dilenciye verdik.

Hiç yorum yok: