Perşembe, Ağustos 30

Süzer: Gökkafes’in Laneti


Gökkafes, Süzer Ailesi için adeta Tutankamon'un lanetine dönüştü. İşte Süzer ailesinin başına gelenler....

Burak Mavi/Hülya Ödemiş'in Forbes Dergisi'ndeki röportajı

On yıldır devam eden yaygara bu soruyu açık açık sormayı gerektiriyor: Süzer Ailesi gerçekten mağdur mu? Yoksa bunca gürültü bir tamahkarın yakınmalarından mı ibaret?

Son on yılda hangi büyük yatırıma girdilerse yakalarını kamu otoritelerinden kurtaramadılar. Süzer Grubu, 1998 yılında Soma ve Orhaneli Termik Santralleri'nin işletme hakkını 355 milyon dolara satın almıştı. Amerika'nın büyük enerji kuruluşlarından -Warren Buffet'ın satın aldığı- PacifiCorp ile ortaklık kurup santralleri beraber işletecekti. Ama daha önemli bir şey olmuştu:

PacifiCorp Başkanı W. Buckman ve Süzer Grubu ile iki milyar dolara varan yatırım için sözleştiklerini Türk Cumhuriyetleri ve Doğu Avrupa'da işbirliği yapacaklarını açıklamıştı.

Grup bu işbirliği ile son derece çarpıcı bir büyümenin eşiğindeydi. Ne var ki bu anlaşma aniden iptal edildi. 1997 yılı sonunda Süzer Grubu'nun cirosu 2 milyar doları henüz geçmişti. Şimdilerde adı değişen grubun çatı şirketi Eksen Holding'in (eski adı Süzer Holding) icra kurulu başkan yardımcılığını yürüten Baran Süzer, 1997 sonunda İstanbul Ticaret Odası verilerine göre en büyük sermayeye sahip dördüncü grup olduklarını hatırlatıyor. 1998 yılında ise iki milyar doların üzerindeki aktif büyüklükle Türkiye'nin en büyük 10'u içinde yer aldıklarını söylüyor.

Baran Süzer

Süzer, “O dönem Kent TV adında bir televizyon kanalımız vardı ama biz işletmiyorduk, frekansını kiraya veriyorduk. Bir ara adı Joy TV oldu, daha sonra da Maxi TV. O yıl bir kanun çıkarmışlar 'medya şirketi sahibi olanlar özelleştirmeye giremez' diye. Bizimle ne alakası var. Gittiler koskoca santrale el koydular” diyor. Süzer Grubu ihaleyi kazanmış, işletme ve dağıtım haklarının şirketlerine devrini beklerken bu tatsız sürprizle karşılaşmıştı. Bu karardan dolayı 83 milyon dolar maddi zarara uğradığını iddia eden grup, Uluslararası Ticaret Odası (ICC) nezdinde tahkim davası açtı. Bu dava nihayet 17 Mart 2005'te sonuçlandı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yaklaşık 35 milyon dolar tazminata mahkum edildi.

Ama bundan önce daha büyük çapta bir yıkım yaşadı Süzer Grubu. 2001 yılında bankacılık operasyonu yapılmış Süzer Grubu da oluşan karmaşadan payına düşeni fazlasıyla almıştı. 1992 yılında kurulan ve 2001 yılı şubat ayına kadar hakkında herhangi bir olumsuz rapor olmayan Kentbank, dalgalı kura geçiş sonrasında kısmen sorunlu hale gelmesi nedeniyle mart ayından itibaren izlemeye alınmıştı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) izlemeye aldıktan dört ay sonra yani 2 Temmuz'da Kentbank'ı uyardı ve bir hafta sonra da TMSF bankaya el koydu.

Baran Süzer, “Bir kriz oldu ve bankanın sermayesi birden yarıya iniverdi. Hemen sonrasında bize 'Bankaya 50 milyon dolar aktarın yoksa el koyacağız' dediler. Bu parayı ödeyeceğimize dair bir anlaşma imzaladık BDDK ile. Anlaşmayı imzalamamıza rağmen üç gün sonra bankaya el konuldu. Dava açtık ve hukuki süreç bitene kadar bankayı dağıtmamalarını istedik. Buna rağmen banka şubelerimiz 10-15 bin dolara satılmaya başlandı. Kalanıysa Bayındırbank ile birleştirildi. Davayı kazandık ama artık ortada banka kalmamıştı” diyor.

Süzer Grubu hemen Danıştay 10'uncu Dairesi'nde TMSF'nin el koyma kararının iptali için dava açtı. Danıştay 10'uncu Dairesi davayı esastan reddetti. Bunun üzerine dava bir üst kurul olan ve kararları bağlayıcı olan Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu'nda temyiz edildi. Sonuçta Genel Kurul da el konulma sürecini haksız ve hukuka aykırı bularak dairenin kararını kaldırdı. 2003 yılı sonunda gelen bu karar, Süzer için karanlık bir tünelin ucundaki ışık gibiydi. En azından itibarını kurtarabilecekti.

Baran Süzer, “Davanın bittiği gün Ankara'daydık. Kararı sevinçle karşıladık, ertesi gün bir toplantı yaptık. Bu sefer yabancı ortak alalım dedik. Yabancı ortaklık bir tür koruma sağlıyor bu işlerde. Şöyle planladık: Önce bir temiz kağıdı alalım. Borcumuzu kapatalım, TMSF'den ibramızı alalım BDDK'ya öyle gidelim diye düşündük. İki ay önce borcumuzun kalmadığını gösteren bir belge ile BDDK Başkanı Tevfik Bilgin'e gittim. Bu iş için bütçe ayırdığımızı ve bankacılık sektörüne yatırım yapmak istediğimizi söyledim. Eğer isterseniz yabancı ya da yerli ortakla da yapabiliriz bu yatırımı dedim” diyor.

İşte o gökkafes

BDDK'DAN BEKLENMEDİK CEVAP

Süzer, BDDK Başkanı Tevfik Bilgin'den hiç ummadığı bir cevap almış: “Bence bu sektöre girmeyin. Biz yeni lisans vermek istemiyoruz. Bu şekilde bankacılık sektörüne yatırım yapmak isteyenlerin, mevcut bankaları satın almasını dolayısıyla bankalarımızın değerlerinin yükselmesini amaçlıyoruz.'”

Baran Süzer'in artık bu savaşı kazanabileceklerine dair pek bir inancı yok. Bankacılık projesi belirsiz bir tarihe havale edilmiş durumda: “BDDK başkanı kendine göre haklı olabilir ama banka satın almak hiç mantıklı gelmiyor bize. Bankaların fiyatları ortada, böyle bir satın almayı yapamayacağımız açık. Kanuni haklarımız var ama bankadan vazgeçtik, lisansını bile geri alamıyoruz. Bu durumda ancak kurumların başındaki yöneticilere dava açabilirsiniz ama o da yasalar yoluyla korumaya alınmış. Bize kibarca 'girmeyin' diyorlar. Bu davaları açsak bu sefer çıkacak haberleri, başımıza gelecekleri düşünüyorum. Santral işinde haklı bulunduk ama ne kadar yıpratıldık. Süzer Plaza inşaatını bile kendi tapulu arsamız olmasına rağmen 18 yılda tamamlayabildik. Artık bu tür şeylerle uğraşmak istemiyoruz.”

Süzer Grubu 2001 yılında karşılaştığı bu krizdeki gidişatı sert ve yumuşak tedbirler alınarak değiştirmiş. Grup, bu tedbirlerle yere çakılmaktan kurtulup yumuşak bir iniş yapmak üzere süzülüyor.

AKTİF BÜYÜKLÜK 1 MİLYAR DOLARA GERİLEDİ

Şu anki aktif büyüklüğü 1 milyar dolara kadar gerilemiş durumda. Bu, on yıl önceki cirosunun yarısı neredeyse. Grubun gelirlerinin büyük kısmı gayrimenkul portföyünden kaynaklanıyor. Bunun dışında gıda, enerji ve hizmet sektöründeki yatırımları var. Gıda sektöründekiler şimdilik sayıları 70'i bulan Kentucky Fried Chicken ve Pizza Hut restoranlarından ibaret. Ayrıca küçük ölçekte bir doğalgaz dağıtım şirketi ve bir de servis şirketi var.

Bankaya el konulmasının hemen ardından grubun 'hasta koğuşu'ndan çıkmasını sağlayacak bir reçete yazılmış. Reçetenin yan etkilerinin, hastalığın kendisinden beter hale gelmemesinin tek nedeni ailenin sahip olduğu şişkin gayrimenkul portföyü. Baran Süzer, Kentbank'a el konulmasından hemen önce sahip oldukları arazi portföyünün değerinin 1.5 milyar dolar civarında olduğunu söylüyor. Bu portföyün yarısı arazilerden, kalanı ise fabrika ve binalardan oluşuyor.

Süzer, “Bankaya el konulmadan önce bu portföyü gayrimenkul yatırım ortaklığına dönüştürme fikrimiz vardı” diyor. Gayrimenkul işinde uzmanlaştığı
için Süzer Grubu'nun borçlarının temizlenmesi operasyonu da Baran Süzer'in omuzlarına yüklenmiş.

ARAZİLER SATILDI

Bunun için Bahçeşehir'deki arazisini 135 milyon dolara, Prestij Mall'u 55 milyon dolara satmak zorunda kalmış. Son olarak Sırtköy'deki araziyi satılığa çıkaran Süzer, bunu da 21 milyon dolara Dubaili Emaar Properties'e satmış. Satışı anlatırken 800 milyon dolara satılan Levent'teki Karayolları arazisinin ihalesinde Zorlu ile Emaar arasındaki kıyasıya rekabetin nedenini de açıklamış oluyor: “Zorlu ile Emaar, ilk olarak benim cep telefonumda kapıştı. Yurtdışındaydım ve gruplar iki ayrı telefondan tekliflerini yaptılar, artırmalar ardı ardına geldi ve rakam yükseldi. Neticede Emaar'a sattım araziyi. Gecenin bir yarısında bile telefonla arayıp yeni teklif verdiler.”

Süzerlerin arazi portföyü bu satışların ardından 1 milyar dolara yakın seviyelere gerilemiş durumda. Grubun borcunu sıfırladığı için yeni yatırımlara hazırlanıyor Baran Süzer ama acelesi yok: “Belediye başkanlarıyla görüştüm. Hepsi 'Gelin yatırım yapın, yardımcı olacağız' diyorlar ama bu tedavi sürecinin biraz daha devam etmesi gerekiyor. Çünkü beş yıl boyunca bu kadar sorun yaşamak bizi epey yıprattı.”

Gıda grubunda beklemekten yana olmayan Süzer, KFC ve Pizza Hut restoranların sayısının yakın zamanda 100'e çıkacağını söylüyor. Ayrıca gıda grubuna iki sene içinde üç yeni marka ekleyeceklerini belirtiyor
(gayriresmi olarak açıkladığı şekliyle markalardan birisi bir Fransız pastane zinciri, kalan ikisi ise fastfood odaklı olacak). Bu arada aile içinde bir görev paylaşımı olmuş. Mustafa Süzer, Houston'a yerleşmiş.

İKİZLER NE İŞ YAPIYOR?

Burada arazi geliştirme üzerine çalışıyor. İki oğlundan biri olan Serhan Süzer, Eksen Holding'in yurtdışı işlerini; Baran Süzer ise yurtiçi faaliyetlerini yürütüyor. Bankasına el konulan ve yıllardır mahkemelerle uğraşan Mustafa Süzer'in ikizleri yeniden oyuna girmek için babalarından daha istekli. Hizmet sektöründe faaliyet gösteren grup iştiraklerinden Taksim A.Ş. için yabancı ortaklık görüşmeleri sürdüren Süzer, ortaklık gerçekleştiği takdirde bu sektörde büyüyeceklerini söylüyor: “Bu şirketi Avrupa'nın en büyüklerinden HSG ile birlikte kurduk. Şirket bina yönetimi danışmanlık ve denetim, temizlik hizmetleri,
güvenlik, bahçe bakımı ve peyzaj gibi alanlarda faaliyet gösteriyor. Bankaya el konulmasından sonra HSG ortaklıktan çekildi. Şimdi birkaç büyük grupla görüşüyoruz. Özellikle hastane, baraj gibi yerlerin servisleri
konusunda know-how'larından yararlanmak istiyoruz.”

Bir yandan da Kuzey Irak'taki Coca Cola şişeleme fabrikası yatırımını takip ediyor Süzer: “Bu iş babamın bir arkadaşı aracılığıyla geldi. Coca Cola'nın da ortaklığa girmesi isteniyordu. Babam Tuncay Özilhan ile görüştü ve böylece bu ortaklığa dahil olduk. 40 milyon dolar civarında bir yatırım olacak bu. Dört ortağı var. Araplar, Tuncay Özilhan, biz ve yerel partner. Payımızın yüzde 20 olduğu bu yatırımda işin muhasebe tarafındayız. İşletmesinde yokuz ama hissedarız ve aynı zamanda yönetim kurulunda yer alıyoruz.”

İştirakleri arasında Bahçeşehir Gaz Dağıtım şirketi de bulunan Eksen Holding bu alanda da yatırım yapabilir. Süzer Grubu enerji pazarının bu kadar büyüyeceğini ilk gören şirketler arasındaydı. Bu strateji çerçevesinde
2000 yılında Süzer Enerji ve Dağıtım şirketi ile Royal Dutch/Shell Group şirketlerinden Shell International Gas Limited, Türkiye doğalgaz dağıtım piyasasında potansiyel iş imkanlarını geliştirmek üzere bir anlaşma imzaladı. Ama bankaya el konulunca bu ortaklık da rafa kalktı: “Ortaklığımız devam etmiyor ama Shell International Gas Limited yetkilileriyle altı ayda bir görüşüyoruz. Doğalgaz dağıtımı, yatırım yapmayı düşündüğümüz alanlardan biri. İyi bir fırsat yakalarsak ertelenen bu ortaklığı hayata geçirebiliriz.”

OTEL VE REZİDANS YATIRIMI

Buna ek olarak yurtiçi ve yurtdışında rezidans ve otel projelerine başlayabileceklerini söylüyor Süzer. Ortak olmak için teklifte bulunanlar da varmış. Ama tercihini yurtdışından yana kullanmaya daha hevesli görünüyor: “Artık büyük karların olduğu az gelişmiş ülkelere yatırım yapmak istemiyoruz. Amerika, Avrupa gibi kar marjlarının görece düşük olduğu ama hukukun işlediği, yatırımcının korunduğu ülkelerde yatırım yapacağız. Arazi geliştirme konusunda babam Houston'da bazı projeleri takip ediyor. Amerika'da çok popüler olmayan
yerlerdeki fırsatları takip ediyoruz.” Grubun son on yılını izlemek roller coaster'a binmek gibi bir şey. Sert düşüşlerin ardından şimdi bir kez daha tüm gayretiyle yükselmeye çalışıyor. Arazi satışlarından oluşan 'cankurtaran halatı' parasal olarak hırpalanan grubu ayakta tutmaya şimdilik yetti.

Süzerlerin korkuları geçmiştekinden çok daha büyük. Sonu gelmeyen dava süreçleri fazlasıyla yıpratmış. Temkinli adımlarla ilerlemeyi tercih ediyorlar. Kayıplarını ise kabullenmiş gibi görünüyorlar. Gökkafes'in gölgesi ise günahkar bir sır gibi holdingin üzerinde duruyor. Süzer'in “keşke yapımına hiç başlamasaydık” dediği Gökkafes, grup için adeta Tutankamon'un lanetine dönüştü. Süzer, 14 yabancı uyruklu yatırımcıdan parça parça satın aldığı arazi üzerine, 12 Eylül sonrası Bülent Ulusu hükümetinin atanmış belediye
başkanı emekli general Abdullah Tırtıl'ın verdiği ruhsatla yaptığı Gökkafes için vurulan ilk kazmadan (1982) bu yana davalarla uğraşıyor.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

haktır güzelim İstanbul'a bu yaptığınızdan sonra.ayrıca BDDK 2001 krizinden sonra kimseye yeni lisans verme niyetinde değildi sadece size değil.Bu planlanmış bir politikaydı,kendinizi özelleştirmeye gerek yok