Salı, Haziran 19

Faruk Saraç: Politikacıların stil


Politikacıların stil kaygısı yok, çoğunu eşleri giydiriyor

Mesleğinin yirmi beşinci yılını kutlayan modacı Faruk Saraç'la giyim-kişilik ilişkisini konuşmak istedim. Belki ben muradımı tam anlatamadım, belki o; konuşmamız siyasilerin giyim tarzı üzerine kaydı. Saraç, başta liderler olmak üzere tüm milletvekillerinin bilinçsiz giyindiğini, bir imaj maker'a ihtiyaçları olduğunu düşünüyor. Tenlerine, fiziklerine, seçim bölgelerine, hitap ettikleri kitleye, katıldıkları etkinliğe ve hatta seçim otobüslerine göre halkı nasıl etkileyeceklerini öğrenmeleri gerektiğine inanıyor. Başkalarının kalıp- larını süslerken, güç aldığı kaynağı unutmuyor. O'ndan gelinip O'na gidileceğini hatırlatıyor herkese...

Politikacıların giyimlerini genel olarak nasıl buluyorsunuz?

Hiçbiri imaj maker'a danışmıyor, ya vakti yok ya da stil kaygıları. Gidip rastgele alışveriş yapıyorlar. Çoğu kez de eşleri ya da sekreterleri giydiriyor onları. Bundan önceki belediye başkanı seçimimizde gördük. Billboardlarda, hepsi bir yumurta ikizi gibiydi. Aynı lacivert veya siyah elbise. Bugün Meclis'e de baktığımız zaman yine aynı durum.

Nasıl giyinmeleri gerekiyor? Mesela gömleği ele alalım. Yakası, rengi, kumaşı...

Yüzü yuvarlak olan bir insan yarım İtalyan yaka giydiği zaman kendisini daha yuvarlak gösterir. Sivri yaka, yüzü daha sivri gösterir. Rahmetli Ecevit, mavi gömlek kullanmıştı. Mavi gömleği solcu, Cumhuriyet gazetesi okuyan, 'birinci' sigarası içenlerin giydiğini düşünürdüm ben okul yıllarımda. Geçen seçimde Cem Uzan'ın beyaz gömleği, kollarını kıvırması, üzerine suları fışkırtması, tamamen bir imaj çalışmasıydı. Bana göre aldığı yüzde 4,5 oyun yüzde 1,5'ini gömleğine borçludur. Bir toplumun karşısına çıkıyorsan toplum senden etkilenmeli. Mekan ile kostümü beraber tutmak zorundasınız.

Seçim bölgesine göre giyinecek yani...

Tabii. Güneydoğu'da bir seçim çalışması yapacaksa o sıcak ortama göre giyinecek ki insanları etkilesin. Siyasete soyunan insanlar rengi kullanamıyor. Renk derken sarılar, kırmızılar giyerek seçim meydanlarına çıksınlar demiyorum. Yirmi beş yıldır bütün liderler geldi bana; ama profesyonel bir çalışma hiçbir zaman olmadı. Geldiler, elbiselerini aldı gittiler. Halbuki politikaya atılan bir insan gözlüğünden, ayakkabısından, taktığı saatinden, arabasından, yanındaki korumasından, şoföründen tut, hareketlerine, diksiyonuna kadar imajını bir bütün olarak düşünecek. Hitabı kapalı mekanda mı, açık mekanda mı? Hangi kitleye hitap ediyor? Bunların hepsi bir bütün. Eğer esmerse kalkıp da koyu renk bir şey giymesin. Çok uzun boylu ise çizgili bir elbise giymesin. Eğer şişmansa ona üç düğme verdiğiniz zaman karnı ortaya çıkar.

İbrahim Tatlıses nasıl giyinmeli?

İbrahim Tatlıses Urfa'dan bağımsız aday olmayı düşündüğünde ona bir slogan buldum: "Harran gelin olsun, Fırat damat". Urfa'da bunu kullan dedim. Tabii Genç Parti'ye geçti, İstanbul'dan aday oldu. Eğer İbrahim Tatlıses'in imaj maker'ı olsam onu blucinle çıkartmak isterim. Hiç takım elbise giydirmek istemem. Niye? Partin, Genç Parti, kitlen genç.

O yüzden alt üst blucin takım giydirirdim. Tabii blucin gömleğin kısa kollu, kol dönmeli, açığı koyusu pek çok modeli var. Erbakan'ın kravatları kaşkolları benimdi. Herkes Versace zannetti. İslami kesimin hepsi aynı başörtüyü taktı. Anormal etkili bir imaj çalışmasıydı. Sadece bir elbise ile imaj düzeltilemez tabii. Aylar öncesinden gelir. Kullandığı seçim otobüsünün renginden, nerede duracağına kadar her şey masaya yatırılır. Otobüsün üstünde mi konuşacak, sadece camdan el mi sallayacak buna kadar oturulur, masaya yatırılır.

Tayyip Erdoğan'ın giyimini nasıl buluyorsunuz?

Tayyip Bey'in belediye başkanı iken giyimi ile şimdiki giyimi arasında dağlar kadar fark var. Şu anda daha iyi giyinmeye çalışıyor. İmaj maker'ı olduğunu zannetmiyorum. Hâlâ Güneydoğu'ya gittiğinde takım elbise ile dolaşıyor. Çok klas bir tişört giyebilirdi. Güzel bir gömleğiyle, hoş bir trikosuyla, altında hazırlanmış özel bir pantolonu ile beraber çok daha şık olabilirdi. Daha bej, toprak ve buz rengi dediğimiz tonlarda keten bir takım giyebilirdi. Ben İngiltere, İtalya başbakanlarının, Amerikan başkanlarının çizgili kravat taktığını görmedim. Hep klasiktir kravatları. Sen korumanla beraber aynı çizgili kravatı taktıktan sonra bunun bir esprisi yok. Lider olmak farklı bir durum. Amerikan başkanları geldi eşleriyle beraber. Tamamen sadeydi hanımefendiler. Hiçbir abartıları yoktu. Biz ülke olarak abartıyı seviyoruz. Teninden mimiğine, yürüyüşüne kadar önce fiziğini tanıyacaksın. Seçilmeden önce bir lider veya bir milletvekili muhakkak profesyonel danışmanlık alacak. Gözlüğü, saati, seçim otobüsü, seçim bölgesi bunun hepsi bir paket. Boyu kaç, göbeği var mı, yürüyüşü nasıl, hitap şekli nasıl? Çok şık bir elbise yaparsın, adam üç düğmesini birden kapatır. Halbuki üç düğmeli olan bir elbisede sadece ortası kapanır. İki düğme boşta bırakılır.

Gıdısı varsa?

Eğer gıdısı varsa, boynu kalınsa ona düşük yakalı bir gömlek yapmamız lazım ki, boynunun kalınlığı daha da belli olmasın. Göbeği ya da göğsü varsa üç düğme değil de iki düğmeyi önermemiz lazım. Eğer poposu varsa yırtmaçsız yapmak lazım ki arkası görünmesin. Karnı fazla genişse pantolonun tek pililisini vermek lazım. Çok uzun boylu olanların duble paça giymesi lazım. Normal ya da kısa boylular paçayı düz olarak kullanacak ki bacak boyu uzun görünsün.

Baykal nasıl giyiniyor?

Baykal çok agresif bir insan. Koyu lacivert elbise, abartılı kravatıyla beraber hiddetli hiddetli konuşuyor. Koyu renk, hiddetin şiddetini artırıyor. Daha dökümlü kumaşlar, daha sakin renkleri seçmesi lazım ki agresifliğini aşağı çeksin.

Daha yumuşak bir şeyler giyse bu üslubuna da yansır mı?

En azından insanların onu algılama şekline yansır. İnsanlara bu kadar sert gelmez.

Baykal kendi seçim bölgesinde ekoseli ceket ve tişörtler de giyer ama. Onları da mı beğenmiyorsunuz?

Çok fazla beğenmiyorum. Yani herhangi bir yerden almış olduğu bir tişörtü giyiyor. Bilinçli giyinmiyor. İmajını bir bütün olarak düşünmüyor.

Mehmet Ağar'ın giyimi nasıl?

Mehmet ağabey güzel giyinir. Ama çok kırmızı kravat takıyor. Türk bayrağı gibi oluyor.

Gri tonlarını seviyor. Halbuki ona bejler, tabalar, bir saks mavisi gömlekle birlikte daha yakışır.

Devlet Bahçeli ile ilgili gözlemleriniz nedir?

Devlet Bey yıllardır kruvaze elbisesinden kurtulamadı. Üstelik iki beden bol elbisesi. Yetmişli yıllarda kalmış görünüyor. Gömleğinin yakası çok sivri. Halbuki yüzü sivridir, bu yaka daha da sivri gösteriyor. Onun biraz daha yarım İtalyan yaka kullanması lazım ki yüzünün sivriliğini gizlesin. Ceketi iki düğmeli olmalı. Ona çizgili kravat çok önermem. Düz renk kravatlar kendisinde daha hoş durur.

Cumhurbaşkanı Sezer nasıl giyiniyor sizce?

O da altmışlar, yetmişlerde kalan bir modayı takip ediyor. Bana öyle geliyor ki, gençlik yıllarından kalan bir takım elbisesini giyiyor. Smokininde de yine aynısını görüyoruz. Daha oturmuş, daha dar, daha vücutla beraber kullanılan. Ceketi kısa ve ön ucu kalkık. 65 yılında ben Urfa'dayken bembeyaz giyinmiş bir adam ayran satıyordu. Üç çeşit ayranı vardı. Sloganı neydi biliyor musunuz? "Ayranlarımız sınıf sınıf beyim, ayranlarımız sınıf sınıf" diye bağırıyordu. O benim hayat felsefem oldu. Herkesin bir sınıfı vardır. İyi bir giysi insana güven verir. Ülkemizde hâlâ ayakkabı ile kemeri ayrı ayrı takanlar var. Halbuki muhakkak ayakkabı ile kemer aynı renk olmak zorundadır. Ben gömlekte cep önermem.

İçini doldurmasınlar diye mi?

Evet, gözlüğünden cep telefonuna kadar nesi varsa dolduruyorlar, göğüsleri şişiyor.

Kumaş da çok önemli. Mesela şişman olan bir insana likralı kumaş çalışmak isterim. Neden? Oturup kalktığında rahat etsin diye. Beş vakit namaz kılan bir siyasetçinin de pantolonu likralı olmalı, diz yapmasın diye. Kalın diş kadife verdiğinizde adamı daha şişman gösterirsiniz. İnce diş daha ayrı olur.

Partililer karışık bir biçimde dursa kim CHP'li, kim AKP'li ayırt edebilir misiniz?

Hemen ayırt ederim. Mavi gömleği, CHP'liler, beyazı AKP'liler giyer. Beyaz saflık, temizlik imajı verir. Kırmızı kravat ikisinin ortak tarafıdır. Vazgeçilmezdir. O da belki kendi bayrağımızdaki rengi olduğu için semboldür.

Allah'ın 99 ismini temsilen 99 manken çıkardınız podyuma. Sizin için 99'un anlamı nedir?

Benim içimden gelen bir şey. Yirmi beşinci yılım için bana yakışır bir koleksiyon yapmam lazımdı. Yüce Rabb'imi isimleri ile anmak istedim. Başka bir amacım yoktu. Ben Allah'ımı çok seviyorum. Ben 99'a çok inanırım. Cebimde seri numarasının sonu 99 olan paraları taşırım. Bu benim kendi inancım. Sabah namazına kalktığım zaman bana ayrı bir keyif verir.

Gökyüzünün maviliği çok etkiler beni. Rahmetli babam derdi ki: "Gök gürlemese kul Allah Allah demez." İnsanoğlu o yukarıdaki güzelliği görmüyor. Uçakta mavinin en güzel tonunu görürsünüz. İndikten sonra gri ile karşılaşırsınız. Bu beni yıllardır hep etkilemiştir.

Bütün söyleşilerinizde en çok kullandığınız anahtar sözcükler; gizem, sır, tılsım. Nedir bu merakın kaynağı?

Sonuçta bizler gelip geçiciyiz. İnsanların nereden nereye geldiğini bilmesi lazım.

Bazı mezarlıkların temizliğini ben yaptırıyorum. Kadıköy'de Mahmut Baba Türbesi vardır. Salı Pazarı'nın hemen karşısında. 160 yıllık bir mezarlıktır. Yirmi senedir bekçinin maaşını ben öderim. Beş-altı sene önce Mezarlıklar Müdürlüğü'ne müracaat ettim. Dedim ki mezar taşları yerlerde sürünüyor. Burasını örnek mezar yapalım. Adam bana döndü dedi ki senin gibi bir insanın ne işi var böyle şeylerle uğraşıyor? Boş ver. Sen git hayrını başka yere yap, dedi. Mimar Sinan'ın türbesini on beş günde bir temizletirim. Benim için çok büyük üstattır. Âşık Veysel hayranıyımdır. Her defilemde çaldırırım. Siyasetçi bugün var yarın yok. Önemli olan ülkemiz. Kendi ülkesi için bir şey yapmayan insanları kabullenemedim. Ev, arsa bırakılmaz miras olarak. Yalnızca ülke bırakılır.

Atatürk'ten mehterana, geçmişten günümüze polise kadar, pek çok tarihî kostüm ürettiniz, nerede onlar şimdi?

Hepsi depomda. Vakıf kurdum. Devlete hediye ediyorum. Bir yer bile vermiyorlar sergilemek için. Dokuz bin turist geliyor Mevlânâ Hazretleri'ne. Satılacak su yok orada. Konya Belediyesi'ne bir kültür sokağı hediye edeceğim. Böyle işlerle uğraşıyorum. Hiçbir zaman maddi bir karşılık bekleyerek bir iş yapmadım. Sadece yüreğimden gelenleri ortaya koyuyorum. Yüce Rabb'im yarattı evreni. Bizler kullarıyız. Gerisi hikâye. O'ndan geldik, O'na gideceğiz. Beş vakit namaz kılmam. Ama cuma günlerini nerede olursam olayım kaçırmam. Sabah namazlarında Allah'ımla bütünleşirim. Bana can verdiği için, bu kelimeleri ağzımdan çıkarttığı için yüce Rabb'ime borcumu ödedim.

Ödediniz mi, ödemeye mi çalıştınız?

Haklısınız, ödemeye çalıştım. Ödenmesi mümkün değil. Bunun için onun yarattığı diğer canlara hizmet edeceksin. 2010 kültür başşehri İstanbul. Sayın valimizle konuştum. Madam Tussout gibi bir balmumu müzesi hediye edeceğim İstanbul'a. Hiçbir maddi çıkarım olmadan. 1453 yılından alacağım günümüze kadar Beyoğlu'sundan Kasımpaşa kabadayısına kadar geçmişimizi ortaya koyacağım. "Feshane'yi bana verin. Hiçbir maddi karşılık istemiyorum, sizi eski Feshane'ye tekrar kavuşturayım" dedim. Ben böyle bir adamım.

Hiç yorum yok: