Salı, Haziran 5

Fransa'nın Condoleezza Rice'ı


Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy'ye en yakın isimlerden biri olan Rama Yade, beş vakit namaz kılan bir Müslüman. Yakında bakan olması beklenen Rade ile özel hayatını ve Sarkozy'yi konuştuk..

Yade, göçmen kökenli, genç, güzel ve sağ görüşlü bir Fransız siyasetçi. Senegalli, Müslüman bir ailenin dört çocuğundan biri olan Yade'in, kocası Joseph Zimet ise Sosyalist Parti'ye üye, Fransız Yahudisi. Rama, çocukluğundan beri beş vakit namaz kılıyor. Annesi ve onları o henüz çocukken terk etmiş olan diplomat babası hacı. Kocası ve kocasının ailesi ateist, kayınpederi Filistinliler'in bağımsızlığı için şarkı besteleyen bir müzisyen. Science Po mezunu, Fransa'nın Siyahları adlı kitabın yazarı, senatoda yüksek bürokrat olarak çalışan, 30 yaşındaki Yade, iktidar partisi UMP'nin, eski sömürge ülkelerinden sorumlu genel sekreteri. Yakın gelecekte bakan olması beklenen genç siyasetçi, Paris'te buluştuğumuz bir kafede sorularımızı yanıtladı.

- Neden Fransa'ya göç ettiniz, nasıl gelişti buradaki hayatınız?
- Babam diplomattı, burada görevi biterken, annemden ayrıldı. Annem başarısız bir evliliğin ardından ülkesine dönmek istemedi. Tarih hocası, ama burada mesleğini yapamıyordu, yüksek lisans ve doktora da yaptı. Babam gidince, bize yiyecek, konut, burs buldu. Bizim geleneğimizde karı-koca arasında yaşananlar, çocuklardan saklanır. Çocukken niye diye sormuyorsun, duruma çabuk intibak ediyorsun. Babasız da oluyormuş hayat, onu idrak ettik. Gerçi bir süredir arıyor bizi. Ben komünistlerin hâkim olduğu bir banliyöde büyüdüm. Yazar olmak istiyordum ama fakirdik ve annem, "Yazarların geleceği parlak değil," dedi ve beni başka meslek seçmeye motive etti.

'MEKTUP YAZDIM'

- Sarkozy mi buldu sizi?
- Hayır, ben onu uzun süre izledim. Farklı bir üslubu, bir şeyleri değiştirme iradesi olduğunu düşünüyordum. Mektup yazdım, görüşmeyi kabul etti. Siyasetçi olmayı filan düşünmüyordum, ama oluverdim. Okuldan sonra o dönemin sosyalist meclis başkan yardımcısının yanında staj yaptım. Bana çevre konularıyla ilgilenmemi salık verdi, "Millet yiyecek, barınak arıyor, ne çevresi?" diye düşünüyordum, ekoloji o kadar uzaktı ki bana...

'BABACAN SARKOZY'

-Sarkozy başarılı bir siyasetçi ama sanki insanlar arasında ayrım yapıyor gibi!
- Haklısınız böyle bir izlenim veriyor. En çok suçlandığı şeydi bu, hatta bu yüzden seçilemeyebilirdi. Aslında babacan, karşısındaki ciddiye alan biri. Bana, "Göçmenlerin Fransa'yla bütünleşmesi meselesine hapsetme kendini. Avrupa, bütçe gibi başka konulara da eğil," dedi. Zaten benim uzmanlık konum bunlar. Birkaç tavsiyede daha bulundu, "Kendini asla burada fazlaymış gibi hissetme, ya da kullanılacak bir malzeme gibi görme," dedi.

- Sarkozy nasıl biri?
- O da Macar göçmeni bir ailenin çocuğu, hatta babası ona, "Bu soyadıyla Fransa'da hiçbir şey olamazsın," demiş. Bir seferinde, "Hayatta pek çok kapıyla karşılaşıyor insan. Kapıya omzunla yüklenmeden önce, kolundan açmayı dene. Ben hep öyle yaptım," dedi. Ona göre, hayata kötü bir yerden başlasanız da, düştüğünüz yerde kalmamalısınız. Bireysel sorumluluğa inanır. Kazananları, işe yarayan, üreten insanları sever, "Bu benim kaderim," diyenleri değil. Ocakta, adaylığını açıkladığı kongrede "Haydi, sen de konuş, ne istiyorsan onu söyle," dedi ve kamuoyunun önüne çıktım. Sarkozy'yi seçtiğim için çok eleştiriliyorum. Aslında banliyödekiler de, diğer Fransızlar gibi politikaya inancını kaybetmiş insanlar. Yani, Araplar ve siyahlar. Sarkozy, banliyöleri konuşmaya başladığında içişleri bakanıydı, yani polisin bakanı. Çok normal, tabii ki suçluları hedef aldı.

- Mademki uzmanlık konunuz Avrupa, siz de Türkiye hakkında Sarkozy gibi mi düşünüyorsunuz?
- Avrupa, haklarından kopuk teknokratların yönettiği bir mekanizmaya dönüştü. Yıllardır yasa değişiklikleri yapılıyor, "Avrupa öyle istiyor," deniliyor. Halkın yönetime dahil edilmesi gerekiyor. Genişleme meselesi de aynı. Avrupa önce kendi sorunlarını çözmeli. Bugün genişlemeye devam etmek imkânsız ama yarın niçin olmasın? Şu anda insanlar Avrupa konusunda çok kötümser, korkuyorlar, önce bu havanın dağılması lazım!

'Banliyödekiler haksız'

"Ben de banliyöde büyüdüm. Ayrıca bu çocuklar esasen banliyölerdeki insanları huzursuz ediyor, göçmenlerin otomobillerini yakıyor, Paris'tekilerin değil. Sarkozy sadece negatif şeyler söylemedi, çalışmayı değer olarak yüceltmekten, pozitif ayrımcılıktan söz etti. Elbette Fransa kapısını dünyanın bütün göçmenlerine açamaz ama barınağı, işi olanlara kapıyı açık bıraktı. Faşist demek haksızlık. Sosyalistlerin elitleri realiteden uzak yaşıyor, Sarkozy'ye saldırıyorlar. Sol bizim gibilere acıyor, merhamet ediyor. Banliyö çocukları da kendilerine acıyor. Bu kurbanlaştırma ve kurbanlaşma psikolojisi çok kötü. İnsan kendine acımamalı. Bu konudaki sol politikalar iflas etti."

'Derimin rengini seviyorum'

"Bir şirkete girerken siyah olmak problemdir. Her sektörde var, yukarı çıktıkça daha fazla... Araplar için de geçerli. Bir ırkçı için, aslında siyahsan siyahsındır. Antilles'den gelenler 'kölelerin çocukları', Afrika'dan gelenler ise 'göçmen'. Yani Antilles'den gelenler, biraz daha fazla cumhuriyetin çocukları addediliyor. Bunları ben de yaşadım ama önemsemedim, yoksa ilerleyemezdim. Derimin rengini seviyorum, bir kompleksim yok. Senegal kökenli bir Fransızım, bu ülkeyi seviyorum ve değiştirmek istediğim şeyler burada. Afrika'ya bakış mesela... Çok önyargılı bir bakışı var medyanın. Sadece açlık, savaş, AIDS haberleri veriliyor Afrika'dan. Halbuki başka şeyler de var. Ülkeleriniz hakkında bunun gibi sadece negatif şeyler öne çıkarılırsa, utanırsınız. Elbette büyük sorunlar var. Ama mesela Senegal yüzde 95'i Müslüman ve laik bir ülke. 1981'e kadar cumhurbaşkanımız Katolik'ti, bu önemli ve kayda değer bir durum. Ben beş vakit namaz kılıyorum. Gündüz Katolik okuluna giderdim, akşam Kuran kursuna. Anneme bir gün sordum; 'Sabah rahibelerle güne başlıyorum, akşam Kuran sureleri ezberliyorum, bu çelişki değil mi' diye. 'Hayır, Allah herkes için tektir,' demişti. Büyükannem besmelenin yazılı olduğu bir gümüş bilezik hediye etmişti, daima kolumdadır. Aksi takdirde ben de psikologların önünde kuyruğa girenlerden olurdum, hayat zor."

Hiç yorum yok: